Mao Deng Şi

Sosyalist Toplumda İdeolojik Düşünce Alanındaki Çelişkileri Doğru Bir Şekilde Kavramak ve Çözümlemek

Çin Sosyal Bilimler Akademisi Başkanı Wang Weiguang'ın Sosyalist Toplumda İdeolojik Düşünce Alanındaki Çelişkileri Kavramak Üzerine Yazdığı Analizini Kemal Okur Çevirdi

Çin Sosyal Bilimler Akademisi Başkanı Wang Weiguang'ın Sosyalist Toplumda İdeolojik Düşünce Alanındaki Çelişkileri Kavramak Üzerine Yazdığı Analizini Kemal Okur Çevirdi

Sosyalist toplumda halk içindeki ekonomik ve siyasal çelişkiler, ifadelerini kaçınılmaz olarak, ideolojik-(düşünce) ve kültürel alanlarda ortaya koyacaklardır. Sosyalist bir ülkede, sosyalist ekonomik ve siyasal sistemlerin kurulmasıyla birlikte, temel çelişme artık sınıf çıkarları çatışması ya da sınıf mücadelesi değildir ve bu toplumda sınıflar ve gruplar arasında süre giden farklılıklarına ve çelişmelerine karşın, halkın temel ekonomik ve siyasal çıkarları özdeştir. Bu durum da sosyalist ülkelerde en yaygın görülen çelişme türünün halk içindeki ideolojik çelişkiler olmasını belirler ve bu çelişmeler halk içindeki bu ideolojik çelişkiler temel çıkarların özdeşliği temeli üzerinde yükselen, doğru ile yanlış arasındaki çelişme türünden çelişmelerdir. İçinde bulunduğumuz aşamada, halk içindeki doğru ve yanlış düşünceler arasındaki çelişkiler, doğru bir biçimde kavramamızı ve çözümlememizi gerektiren en yaygın rastlanan çelişki türüdür. Halk içindeki ideolojik türden çelişkileri doğru bir biçimde ele almak konusunun asıl özü budur.1 

I. Halk İçindeki İdeolojik Çelişkiler ve Bunların Kökenleri

Bir toplumdaki toplumsal-ideoloji, halkın maddi ve manevi yaşamının -yani bu toplumsal sürecin- yansımasıdır. Toplumsal-ideoloji, toplumsal pratik içinde ve toplumsal zihniyet olarak oluşan insanların toplumsal yaşama ve toplumsal ilişkilere dair görüşlerinin, düşüncelerinin, kültürlerinin ve teorilerinin bütünsel bir toplamıdır ve bunlar halkın duyguları, hissiyatları, gelenekleri vb. biçiminde ortaya konulmakta ve yansımaktadır.

Toplumsal-ideoloji, bireysel olan şeyleri yansıtan ve basit bir bireysel bilinçlerin basit bir toplamını yansıtan bireysel gündelik toplumsal bilinçten farklı olarak, belirli bir toplumsal sınıfın ya da grubun ideolojisidir ve toplumsal-ideoloji, bir toplumsal sınıfın ya da grubun üyesi olan bireyin kendi bireysel bilincini belirler.

Toplumsal-ideoloji, toplumsal varlığın (varoluşun) ifadesidir. Toplumsal-ideolojinin ifadeleri çeşitlilik gösterir: bunlar siyasal ideolojiler, hukuki düşünceler, etik düşünce, kültür, sanat, bilim, felsefe, din üzerine ideoloji ve düşünceler ve ikincisi toplumsal-ideoloji, kendisini toplumsal zihniyet olarak ifade eder: yani toplumsal duygular, toplumsal hissiyatlar ve toplumsal gelenekler vb.

Sınıflı bir toplumda, toplumsal varlığın yansıması olarak toplumsal-ideoloji, sınıfsal bir doğaya sahiptir. Bir sınıfın siyasal ideoloji, hukuki düşünce, etik, kültür, sanat, tarih, bilim, felsefe, din ve diğer şeylere ilişkin bakış açılarının bütünsel toplamı, o sınıfın ideolojisini oluşturur. İnsanların sınıfsal konumu ve sınıfsal çıkarlarındaki farklılıklar, onların farklı sınıf bilinci taşımalarını belirler ve onların farklı ideolojilere ve hatta temel olarak antagonistik nitelik taşıyan farklı ideolojilere sahip olmalarını belirler.

Ekonomik ve siyasal alanlardaki sınıf çelişkileri ve sınıf mücadeleleri, toplumsal bilinç vasıtasıyla kendilerini ifade ederler, özellikle de toplumsal-ideolojiler olarak -ideolojik ve kültürel alanlardaki sınıf çelişkileri ve sınıf mücadeleleri olarak- kendilerini ifade ederler. Bugün, Çin'de sosyalizmin ilk (başlangıç) aşamasında bulunuyoruz. Çin'deki sosyalizmin ilk (başlangıç) aşamasında, ideolojik alanda, yani ideolojik ve kültürel cephelerde, nitelikleri farklı olan iki tür çelişme söz konusudur:

Birincisi, temelde antagonistik/uzlaşmaz sınıf çıkarları ve sınıf konumları arasındaki çelişmeler ve sınıf mücadelesi; yani, işçi sınıfının sosyalist ideolojisi ile burjuvazinin ve diğer sömürücü sınıfların yozlaşmış ve geri ideolojisi arasındaki çelişme ve mücadele.

İkincisi, temelde özdeş ve ortak çıkarlara sahip olan toplumun üyeleri arasındaki antagonistik-olmayan farklılıklar ve mücadeleler söz konusudur; yani, birincisi çalışan çeşitli sınıflar içinde, ikincisi emekçiler ve sosyalizmi seven, Çin'i seven ve Parti'yi destekleyen toplum üyeleri içindeki ideolojik çelişkiler söz konusudur.

Sosyalist toplumda, bireyler-arası ilişkilerde, temelden farklı doğaya sahip olan bu iki türden çelişki türü şöyle biçimlenir: birincisi "biz" ile "düşman" arasındaki ideolojik çelişkiler, ikincisi halk içindeki ideolojik çelişkiler.

Çin'de, sosyalist sistemin kuruluşu, Çin anakarasında sömürücü ve sınıflı toplum sistemini yok etti.  Gelgelelim, Çin, -sosyalizmin başlangıç aşamasında- hala, içerde eski toplumun pek çok ekonomik, siyasal, ideolojik ve kültürel kalıntılarını barındırmaktadır, bununla  birlikte, uluslararası ölçekte -dış çevre bakımından- sosyalizm ile kapitalizm arasındaki çelişme sürmektedir; bu nedenle Çin'deki sosyalizm hala burjuva iktisat düşünceleri , siyasi, askeri düşüncelerin ve kültürün etkisi altındadır ve denizaşırı düşman unsurlar, ideolojik sızmalar vasıtasıyla -sürekli biçimde- Çin'de kapitalizmi restore etmeye çalışmaktadırlar.

Sosyalist sistemin henüz kurulamamış olduğu Çin'in topraklarının bir kısmında (Tayvan-Makao-Hong Kong'da), sosyalizme ve ÇKP'ye inatla karşı olan ve sürekli biçimde Çin anakarasında (sosyalizmden kapitalizme "evrimci barışçıl dönüştürme" stratejisi vasıtasıyla eski toplumsal-ekonomik düzeni canlandırmayı uman düşman unsurlar vardır. Ve ülke içinde sosyalizme son derece düşman olan ve uluslararası düşman güçler ile iş birliği içinde, sosyalist sistemimizi devirmek isteyen, bizim hatalarımız da dahil olmak üzere her türlü fırsatı kullanarak, bizimle ideolojik çekişme sürdüren devrilmiş sınıfları ya da yeni doğmakta olan sömürücü sınıfları temsil eden güçler varlıklarını korumaktadırlar.

Aslında, Çin anakarasında sosyalizmin kuruluşundan bu yana, içerideki ve dışarıdaki düşman güçler, ÇKP'yi ve sosyalizmi alt etmeyi ve kapitalist sistemi restore etmeye dönük çabalarından hiçbir zaman vazgeçmemişlerdir.

Çin'in 1980'lerde reform ve dış dünyaya açılma politikasını benimsemesinden itibaren, uluslararası ve içerideki düşman güçler, ideolojik sızmalarını yoğunlaştırarak ve sosyalist sistem ile sömürücü sistemler arasında, işçi sınıfı ile burjuvazi arasında boy ölçüşmeyi teşvik ederek bir gedik açmak üzere fırsat kollamışlardır. Sözün kısası, sosyalizmin başlangıç aşamasında, ideolojik alanlarda her zaman sınıf mücadeleleri mevcuttur.

Ülkemizde, bir zamanlar özellikle "Kültür devrimi" döneminde ideolojik alanlardaki sınıf mücadelelerini abarttık ve halk içindeki çelişkiler ile "biz" ile "düşman" arasındaki çelişkileri birbirine karıştırdık. Bu nedenle de çok sayıda parti kadrolarının ve halkın mağdur olduğu bir dizi "sınıf mücadelesi" hareketleri ve çok sayıda kampanya yürüttük. Bunlar, tamamen yanlıştı. Tamam böyle ciddi bir hata yapmış olabiliriz, fakat sınıf mücadelesinin ideolojik alanlarda nesnel olarak var olduğunu görmezden gelemeyiz ya da sosyalizm-karşıtı unsurların içeride ve dışarıda, ideolojik sızma ve etkileme vasıtasıyla yürüttükleri "barışçıl evrim" çabalarını kavramada aymazlık gösteremeyiz. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki muzaffer Çin Devrimi, dünyadaki politik ve stratejik durumu muazzam ölçüde değiştirmişti. 1950'de, John Foster Dulles, komünizme karşı bir "ideolojik savaşı" açıkça ilan etmişti.

İdeolojik alanlardaki sınıf mücadelesi, her şeyden önce, ideolojik ve siyasal boyutlar alarak ve aynı zamanda çeşitli farklı siyasal teoriler arasında boy ölçüşmeler ve mücadeleler olarak kendisini göstermektedir.

Siyasal açıdan, Dört Temel İlke'ye2 bağlılık ile burjuva liberalizmini savunan ideolojik eğilim arasındaki karşı karşıya gelme ve mücadele, sosyalizm ile kapitalizm arasındaki ve işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çelişmenin ve mücadelenin yoğunlaşmış bir ifadesidir. İçerideki ve dışarıdaki bir avuç insan, kitlesel medya araçlarını kullanarak burjuva liberalizmi bakış açıların bağlılıklarını inatla sürdürmekte, mızraklarının ucunu Marksizm ve Leninizm'e, Marksist teorileri "miadı dolmuş" ve "propagandaya dayalı" teoriler olarak damgalayarak Marksizm ve Leninizm'e doğrultmakta; ve Çin'in sosyalist sistemine, kapitalizmden çok daha kötü bir feodalizm olarak damgalayarak saldırmakta ve bilimsel sosyalizmin yerine, burjuva demokrasisinin ve  demokratik sosyalizmin teorilerini geçirme niyetiyle ÇKP'ye karşı saldırıya geçmektedirler.

Çin'de bugünkü sosyalizmin başlangıç aşamasında, ideolojik üstyapı alanlarında sınıf mücadelesinin ve "biz" ile düşman arasında çelişkilerin varlığına karşın, ideolojik çelişkilerin büyük kısmı, hala  -halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki- ideolojik ve kültürel çelişkilerdir.

Sosyalist sistemin kurulması ile birlikte, bir bütün olarak sömürücü sınıf ortadan kaldırmıştır. Bu yeni durumda, sınıfsal cepheleşmeler (çatışmalar) ortadan kalkmış ve sınıf mücadelesi, artık sınıf mücadelesi toplumdaki temel çelişme olmaktan çıkmıştır. Paralel olarak, ideoloji alanlarındaki sınıf mücadelesi ve kültürel ve ideolojik cephelerde bizim ile düşman arasındaki sınıf mücadelesi temel çelişme olmaktan çıkmıştır. Dolayısıyla, ideolojik ve kültürel alanlarda sık sık ortaya çıkan süren çok sayıdaki çelişki, halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki çelişkilerdir. Halk içindeki ideolojik ve kültürel çelişkiler, sınıf mücadelesi doğasına sahip olanlar ve sınıf mücadelesi doğasına sahip olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılır. Halkın saflarındaki bir kısım çelişmeler, sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik ve kültürel çelişkilerdir, bunun nedenleri şunlardır:

Birincisi, Çin'de, halkın zihninde ve ideolojik alanlarda kaçınılmaz olarak yansımasını bulan olan pek çok eski toplumun kalıntıları, ekonomik, siyasal, ideolojik ve kültürel kalıntılar ve eski toplumun izlerine sahiptir, bu durum sosyalizmin başlangıç aşamasına özgün bir durumdur. Dolayısıyla, ideolojik alanlar, yeni olan ile yani sosyalist ve işçi sınıfı ideolojisi ile eski arasında, kapitalistlerin ve diğer sömürücü sınıfların ideolojileri arasındaki ideolojik çelişkiler ve mücadeleler ile doludur.

İdeolojik alan ve ideoloji, toplumsal varoluş ve ekonomik yapı ile karşılaştırıldığında, görece bağımsızdır. Bu görece bağımsızlık durumu kendisini şöyle gösterir: birincisi, ideolojik alandaki değişimler toplumsal varoluştaki değişimlerin gerisinde kalır, ikincisi ileri-gelişkin ideolojiler, toplumsal varoluş alanındaki gelişme eğilimlerini -çeşitli derecelerde- önceden öngörebilir ve geleceğe baktığı için– belirli bir ölçüde– tahmin etme gücüne sahiptir.

Genel olarak, ideoloji, toplumsal varoluşun değişimi ile birlikte nihai olarak değişecektir, fakat ideolojik alanlardaki bu değişim hemen olmaz. Çin'deki sosyalist devrim her ne kadar sömürücü toplumu, sömürü sistemini ve sömürücü sınıfı bir bütün olarak ortadan kaldırmışsa da bu yıkılanların ideolojileri belirli bir dönem boyunca hala varlığını sürdürecektir ve eski gelenekler, eski ideolojiler, eski kültür ve eski toplumsal zihniyet, devasa bir muhafazakar bir güç olarak, uzun bir zaman var olmaya devam edecektir.

Çin'in uzun bir feodalizm tarihine sahip bir ülke olması nedeniyle, Parti'nin önderliğinde halkın uzun süreli mücadelelerinin feodal ekonomik sistemi tamamen ortadan kaldırmasına karşın, feodal toplumun ideolojik ve kültürel mirası ile çağın gerisinde kalmış eski gelenekleri kendiliğinden -otomatik olarak- yok olmayacaktır.

Bu nedenle, sosyalist ideolojiyi ve sosyalist kültürü geliştirmek ve güçlendirmek için, sömürücü sınıfların ve proleter -olmayan sınıfların bir dizi ideolojisini sürekli biçimde eleştirmek ve bunların üstesinden gelmek zorundayız. İşte bu nedenle, işçi sınıfının sosyalist ideolojisi ve yeni ideolojiler ile sömürücü sınıfın kapitalist ideolojisi ve eski ideolojiler arasında ideolojik alandaki çelişkiler ve mücadeleler, uzun bir zaman süresince var olmak zorundadır ve aynı şekilde, buna paralel olarak halkın safları içindeki sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik çelişkiler varlığını sürdürecektir.

İkincisi, sosyalist bir ülke olarak Çin, dünya çapında sosyalist sistem ile kapitalist sistemin ve işçi sınıfı ideolojisi ile sömürücü sınıf ideolojisinin bir arada var olduğu bir uluslararası ortam ile çevrilidir. Bu anlamda da kaçınılmaz olarak, Çin dış burjuvazinin ve diğer dış sömürücü sınıfların ideolojilerinin, Çin'e doğru yayılmasından ister istemez etkilenecektir.

Dışarıdaki sosyalizm-karşıtı güçler ve Çin anakarası dışındaki sosyalizme düşman güçler, yoz, gerici düşüncelerini, ideolojilerini ve kültürlerini Çin'e sızdırmaya dönük çeşitli fırsatlardan yararlanmaya çalışmaktadırlar. Özellikle reform ve dış dünyaya açılma süreci ile birlikte, bu süreçle birlikte ülkeye yurt dışından giren sömürücü sınıf kendisi ile birlikte yozlaşmış ideolojisini de getirmektedir, bu da sosyalist ülkemizdeki ideolojik ve kültürel alanlarda sınıf mücadelesinin ortaya çıkmasının bir temelidir.

Bu tür sınıf mücadeleleri, zorunlu biçimde, halk içindeki ideolojik ve kültürel mücadelelere bunların bir bölümüne -belirli bir dereceye kadar- sınıf mücadelesi niteliği (biz ile düşman arasında) katmaktadır. 

Örneğin, birkaç yıl önce, Vatikan 'a bağlı bazı misyonerler, Çin'in sahil bölgelerindeki bir avuç takipçilerini kendi "gizli yer altı" kiliselerine iman etmelerini kışkırtmak ve Çin Vatansever Katolikler Derneği'ne meydan okuyarak, gerici dinsel faaliyetler yürütmek adına gizli yönergeler yolladı.

Sahil bölgelerinde, yeraltı kiliseleri çok sayıda takipçi edinmeyi başarmıştı. Yeraltı kiliseleri tarafından yayılan ve gerici siyasal yaklaşımlara sahip olan türden dinsel düşünceler, vatansever dinsel düşünceler ile birbirine zıttır ve bunlar sosyalist düşüncelere düşmandırlar yani antagonistik konumdadırlar, dolayısıyla bu çelişme sınıf mücadelesi doğasına sahipti.

Bu zıtlık ve mücadele, sınıf mücadelesi doğası taşıyan türden bir ideolojik ve kültürel çelişme olarak ortaya çıktı. Halk içinde -sınıf mücadelesi niteliği- taşıyan ideolojik çelişkiler, birbirine karşıt (düşman) konumdaki sınıfların ideolojileri arasındaki çelişkileri ve mücadeleyi temsil eder.

Halk içindeki ideolojik ve kültürel çelişmeler, çoğunlukla, bir bölümü hariç: yani parti düşmanı ve sosyalizm düşmanı düşünceleri yaymayı benimseyen -gerici konumlarını, politik olarak ifade etmede ısrar eden- az sayıda insan dışında, unsur ya da gençlik içinde holiganlığı ya da kriminal suç faaliyetlerini teşvik ederek gençliği yozlaştıran kapitalist zehri yayanlar haricinde-, halk içindeki düşmanlaşmayan çelişkiler (doğru ile yanlış arasındaki) çelişkiler kategorisine dahildirler.

Kısacası, ülkemizde, sosyalizmin başlangıç aşamasında, ideolojik alandaki düşmanlaşan sınıf mücadeleleri niteliği taşıyan, temel çelişme olmayışlarına karşın, yine de uzun bir zaman boyunca varlığını koruyacaktır. Bu sınıf mücadeleleri, ister istemez, halk içindeki ideolojik ve kültürel ilişkilerde ve alışverişlerde ifadesini bulacak ve sınıf mücadelesi doğasına sahip ideolojik ve kültürel çelişmelerin ve mücadelelerin varlığını belirleyecektir.

Bir Başka İdeolojik ve Kültürel Çelişme Türü: Doğru ile Yanlış Arasında Mücadele ve Bunun 5 Nedeni 

Çin'deki içinde bulunduğumuz mevcut sosyalist gelişme aşamasında, temelden karşıt olan sınıf çıkarlarını, temelden karşıt sınıf konumlanışını ya da sınıfsal antagonizmayı temsil etmeyen türden ideolojik ve kültürel çelişmeler bir başka ideolojik ve kültürel çelişme türü daha mevcuttur: doğru ile yanlış arasında mücadele.

Bunun nedenleri şunlardır:  

Birinci neden; toplumumuzun mevcut aşamasında, farklı türden ekonomik yapıların ve mülkiyet sistemlerinin bir arada bulunmasına bağlı olarak, halk arasında gelir bölüşümü, servet ve çıkar, farklılıkları ortaya çıkartacak biçimde, halk saflarında farklı sınıflar, tabakalar ve çıkar grupları vardır. Bu farklılıkların, ifadelerini ideolojik alanda bulacağı kesindir ve bunlar kendilerini, farklı çıkar özneleri arasındaki farklılıklar ve çelişkiler olarak sergilemektedirler. Ayrıca Çin'de 56 etnik topluluk vardır ve bu etnik farklılıklar ve kültürel farklılıklar da kendilerini bir dereceye kadar, halk içindeki ideolojik ve kültürel çelişkiler olarak ortaya koymaktadır.

İkincisi; sosyalist Pazar ekonomisini inşa etmeye ve derinleştirmeye dönük hayata geçirdiğimiz reform, toplumumuzdaki çıkar öznelerini ortaya çıkarmıştır.

Bu öznelerin ekonomik ve siyasal faaliyetler dahilindeki çıkar bilinçlerini ve rekabetini yoğunlaştıran biçimde, çeşitlilik içeren bir sosyal yapı ortaya çıkarmıştır. Bu da, insanların, doğru ya da yanlış, doğruluklar ya da kabahatler, kazanımlar ya da kayıplar, kibirlilik ya da mütevazilik ve başka değerlere ilişkin düşünce kavramlarında değişimlere yol açmış ve aynı zamanda, çeşitli ve bir dizi toplumsal ve kültürel bilinç ile ve nihayet, halk içindeki ideoloji ve kültürün bunlara denk düşen karmaşıklığı ve çeşitliliği ile sonuçlanan biçimde, insanların yaşam tarzları, zihniyetleri, kültürel faaliyetlerini, düşünme tarzlarını ve fikirlerini de değiştirmiş ve çeşitlendirmiştir.

Üçüncüsü; geleneksel ve eski düşüncelerin, ahlaki standartların ve alışkanlıkların gücünün varlığı, yeni ile eski, muhafazakar ile yenilikçi, geleneksel ile çağdaş olanın yanı sıra halk içindeki ilerici ile gerici arasında biçimi alan ideolojik ve kültürel çelişkilerin ortaya çıkmasına yol açar. Devrimci dönüşüm ve eski ve geleneksel sistemin reforma tabi tutulması, ilk olarak, eski ve geleneksel düşünceler üzerine büyük bir baskı demektir. Zihinlerin özgürleşmesi ve düşüncelerin yenilenmesi ile muhafazakarlık ve kalıplarla düşünme arasındaki çelişme ve yine, "sol" eğilimler ile sağ eğilimler arasındaki çelişkiler, 1980'lerde başlayan sosyalist reform ve dış dünyaya açılma ile yaygın bir biçimde ortaya çıkmıştır.

Dördüncüsü; uygarlaşma düzeyi, kültürel durum, toplumsal koşullar ve benzeri alanlardaki farklılıklar, halkın düşüncelerinde, dini inançlarında, toplumsal zihniyetinde, sanatta ve kültürde, alışkanlıklarda ve diğer yönlerden de farklılıklara ve çelişkilere yol açar. Örneğin, çoğunluk olan Han milliyeti ile diğer etnik gruplar arasında, etnik grupların kendi içlerinde, hatta Han milliyetinden insanların farklı bölgelerde yaşayanları arasında ve aynı etnik grubun farklı toplulukları arasında da farklı gelenekler, dini inançlar, kültürel yaşamlar vb. söz konusudur. Etnik grupların toplumsal bilinçlerinin farklı türleri arasındaki çatışmalar, kaçınılmaz şekilde, halk içindeki ideolojik ve kültürel çatışmalar olarak ortaya çıkmaktadır.

Beşincisi; hem doğa hem de insan toplumu karmaşıktır; yine, ister birey özneler isterse grup özneler olarak olsun, insanların öznel düşünce dünyaları da böyledir. Bu karmaşık durum, halk içindeki, kitleler içindeki ve farklı düşünce okulları arasındaki, bilim-akademi ve düşünce alanlarındaki farklılıkların ve çelişkilerin varlığına yol açmaktadır.

Örneğin, sosyal bilimler alanında, tikel bir toplumsal olguya ilişkin olarak, çeşitli nesnel ve öznel farklılıklara bağlı olarak, farklı araştırmacılar, akademik bakış açıları farklılıkları olarak yansımasını bulan, -halk içindeki düşünüş ve kavrama farklılıkları ve çelişkileri olarak tanımlayacağımız- farklı akademik görüşler, düşünceler, tarzlar ve okullar ortaya çıkmaktadır. Bunlar arasında anlaşmazlıklar ve çelişmeler doğası gereği sınıf mücadelesi niteliğine olmayan farklı anlayışlar arasındaki ideolojik mücadelelerdir.

Toparlarsak, halk içindeki çelişkiler -doğası gereği sınıf mücadelesi nitelikli olmayan ideolojik ve kültürel çelişkiler-, kendilerini, sayısız şekilde ve çok sık ölçekte, ideoloji alanlarındaki en yaygın çelişki türü olarak ortaya koyarlar. Tarihsel deneyimin bizlere gösterdiği şey, halk içindeki ideolojik çelişkileri doğru şekilde anlamanın ve idare etmenin, halk içindeki çelişkileri doğru bir şekilde kavrama ve ele alma genel başlığı altında önemli bir alt-başlıktır. Bu anlamda, ders alacağımız hem acılı hem de başarılı deneyimlere sahibiz.

Bir yandan, sosyalist ülkelerde, burjuvazinin ve diğer sömürücü sınıfların ideolojilerinin ve değerlerinin kayda değer etkileri mevcuttur, hatta bazı alanlarda geleneksel düşünceler avantajlı durumdadır; uluslararası açıdan, askeri ve ekonomik güçlerini arttıran gerici güçler, sosyalizmden kapitalizme doğru "barışçıl evrim" stratejilerinin uygulamasını, özellikle de çeşitli ideolojik kanallar vasıtasıyla yozlaştırma ve sızma faaliyetlerini yoğunlaştırırken; sosyalist ideoloji ise, her ne kadar insanlık tarihindeki en ileri ideoloji olsa da, halen daha çok gençtir ve henüz yeterli olgunluktan yoksundur, Bunun yanı sıra sosyalist ülkeler ve sosyalist ideoloji yaygın medya ve araçlarına sahip olmak açısından ve burjuvazinin ve diğer sömürücü sınıfların ideolojisi ile mücadelede yeterli güce erişmek bakımından uzun vadede aşılabilecek, görece zayıf bir konumdadırlar. Bu anlamda, ideoloji alanlarındaki temel karşıtlık ve sınıf mücadelesi, gelecekte uzun bir dönem boyunca varlığını sürdürecektir olacaktır ve bu mücadeleyi görmezden gelmek ve ihmal etmek yanlıştır.

Fakat diğer yandan, ideolojik alanlardaki sınıf mücadelesinin kontrolsüz bir biçimde şiddetlendirilmesi, sosyalizmin gelişmesi açısından ciddi riskler taşımaktadır ve ciddi hasarlara neden olabilir. Bu açıdan, sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik çelişkiler ve mücadeleler ile sınıf mücadelesi doğasına sahip olmayanlar arasında kesin bir ayrıma gitmek zorundayız. Ve bireyler arası ilişkilerde de "biz" ile düşman arasındaki ideolojik çelişkiler ile halk içindeki çelişmeler arasında ve halk içindeki sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik çelişkiler ile sınıf mücadelesi doğasına sahip olmayan ideolojik çelişkiler arasında kesin bir ayrıma gitmek zorundayız.

Tarihimize geri baktığımızda Çin Komünistleri olarak, ciddi "sol" hatalar yaptık. Devrimden sonra bir dönem, sınıf mücadelesini temel görev olarak gördük ve ideolojik alandaki sınıf mücadelesini yapay ve keyfi bir biçimde şiddetlendirdik ve yaygınlaştırdık. Sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik ve kültürel çelişkiler ile sınıf mücadelesi doğasına sahip olmayanları ciddi biçimde birbirine karıştırdık ve halk içindeki sınıf mücadelesi doğası olmayan çok sayıda ideolojik ve kültürel çelişkiyi, hatalı bir biçimde, sanki "biz" ile düşman arasındaki çelişkilermiş gibi, sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik çelişkiler olarak ele aldık.

Bu hatalarımız kitleleri incitti ve sosyalist inşamıza büyük zarar verdi. 1978'deki Parti'nin 11. Merkez Komitesi'nin 3. Genel Toplantısından bu yana, ideolojik alandaki sınıf mücadelesini doğru bir şekilde ele almaya başladık, ideolojik alanlardaki farklı doğalara sahip iki farklı çelişme türünü doğru bir şekilde ele aldık ve pek çok kadroyu ve kitleleri aşırı-sol düşünce akımının boyunduruğundan kurtaran, kadroların ve kitlelerin coşkusunu seferber eden ve sosyalist ideolojinin, kültürün, ekonominin ve toplumun refahını ve gelişimini teşvik eden biçimde, halk içindeki sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik çelişkiler ile sınıf mücadelesi doğasına sahip olmayanlar arasındaki ideolojik çelişkiler arasındaki farkı daha net doğru ve bu çelişkileri doğru bir şekilde ele aldık.

Fakat son yıllarda, yoldaşlarımızdan bazıları, maddi ve ekonomik alandaki ilerlemeyi savunurken, ideolojik ve kültürel alanlarda ilerlemeyi ihmal etmekte; burjuva liberalizmine, burjuva ideolojilerine/kültürlerine ve diğer sömürücü sınıfların ideolojilerine ve kültürlerine karşı kavgada zayıf ve ihmalkâr olmaktadırlar. Böylece ideolojik alandaki sınıf mücadelelerine karşı gereken uyanıklığı yitirmektedirler. Bu da yanlıştır. İdeolojik alanlardaki çelişkilerin iki farklı türünü ele alırken, geçmiş deneyimlerimizden ciddi biçimde ders alarak, halk içindeki ideolojik alanlardaki çelişkileri doğru şekilde kavramak ve ele almak zorundayız.

II. Halk İçindeki -İdeolojik ve Kültürel Alandaki- Çelişkilerin Kendilerini Ortaya Koyma ve İfade Etme Biçimleri

Halk içindeki temel çıkarlar ortaklığına dayanan -doğru ile yanlış arasındaki- ideolojik ve kültürel çelişmeler, sosyalist toplumun ideolojik alanlarındaki en yaygın türden çelişmeleri oluşturur. Bu çelişkiler, kendilerini, doğru ile yanlış, yeni ile eski, ileri ve geri, yenilikçi ile muhafazakar arasındaki ve bilimsel olan ile batıl inanç olan arasındaki çelişmeler olarak, yani, halk arasında, doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkiler olarak dışa vurur.

Birincisi, sosyalist bir ülkede halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkiler, kendilerini, doğru ve yanlış düşünceler arasındaki çelişkiler olarak dışa vuracaktır. Doğru düşünceler, yani şeylerin özünü kavrayan ve nesnel gelişme yasalarının yönüne uygun olan teoriler, ideolojik ve politik çizgiler, ilkeler ve politikalar veya doğru akademik bakış açılarıdır; yanlış düşünceler ise bunun tam tersi bir nitelik gösterirler.

Sosyalist toplum koşulları altında, sınıf mücadelesi doğasına sahip olan ideolojik ve kültürel çelişkilerinin kapsamı, zamanla ve kademeli bir biçimde azalır ve ilerde -sosyalizmin daha gelişkin aşamalarına ilerledikçe ve en sonunda tamamen sona erecektir.

Öte yandan halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki mücadele türünden -sınıf mücadelesi doğasına sahip olmayan- ideolojik çelişkileri ise, giderek yaygın ve göze çarpan hale gelecek ve yaygın, kitlesel ve sıklık içeren biçimde, ifadelerini bütün alanlardaki, görünümlerdeki, şeylerdeki çeşitli fenomenlerdeki, toplumsal yaşamın fenomenlerine ilişkin farklı anlayışlarda ve parti içinde, üst düzeyler ile alt düzeyler arasındaki, liderlik ile kitleler arasındaki ve halk içindeki farklı çıkar grupları arasındaki ideolojik karşı karşıya gelmeler ve mücadeleler olarak ortaya koyacaktır.

Örneğin, sosyalist inşanın nasıl derinleştirileceği üzerine, doğru yollar ile yanlış yollar görüşleri arasında çelişme vardır; sosyalist reform ve dış dünyaya açılma sürecine dair, doğru ve yanlış reform düşünceleri arasında çelişkiler vardır; sosyal bilimler araştırmaları alanında, yine doğru ve yanlış akademik görüşler arasında tartışmalar vardır. Bir düşüncenin doğru mu yanlış mı olduğuna nasıl karar verilir? Marksizm'e göre, doğrunun (hakikatin) biricik kriteri, pratiktir. Pratik içinde yanlışlığı kanıtlanmış olan her şey, kararlı biçimde düzeltilmelidir. Fakat doğru düşünceler ile yanlış düşünceler arasındaki mücadelede, bazı hatalı anlayışların eksiklikleri hemen saptanamaz; zaman alır ve uzun bir sınama ve deneme pratiğine ihtiyaç duyar, dolayısıyla "Yüz çiçek açsın, yüz düşünce yarışsın" politikası, hakikati bulmak ve yanlış şeyleri düzeltmek için sürdürülmeli, ileri bir bilimsel düzeye çıkarılmalıdır.

Sosyalist bir ülkede halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki -yani sınıf mücadelesi niteliği taşımayan- ideolojik çelişkiler, aynı zamanda, yeni düşünceler ile eski düşünceler arasındaki çelişkiler olarak da ifadesini bulur. Yeni düşünceler, üretici güçlerin ve ekonomik, siyasal ve toplumsal ilerlemenin gereksinimlerine, toplumsal ve tarihsel ilerlemenin gelişme eğilimine ve ileri sınıfların ve çıkar gruplarının düşüncelerini, ileri sınıfların fikirlerini, ahlaki standartlarını ve yaşam tarzlarını temsil ederler. Eski düşünceler ise, geri üretim ilişkilerini ve geri ekonomik yapıları temsil eder ve geri toplumsal sınıfların ve güçlerin ihtiyaçlarına yanıt veren, toplumsal ve tarihsel gelişme eğilimlerine uygun olmayan geri düşünceler, fikirler, ahlaki standartlar ve yaşam tarzlarıdır.

Halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkilerinin bir kısmı, her ne kadar doğası itibariyle sınıf mücadelesi niteliğine sahip olsa da doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkilerin büyük bir kısmı genellikle böyle değildir. Yeni Çin, köklü feodal geleneklere sahip bir toplumun içinden doğmuştur; yarı-sömürge ve yarı-feodal toplumdan doğup ortaya çıkmış olan sosyalist Çin'de, kaçınılmaz olarak, pek çok eski geleneksel ideolojik ve kültürel düşünce kalıntıları mevcuttur. Sosyalist devrim her ne kadar eski sömürü sistemini yıkmış ve feodal toprak sistemini ortadan kaldırmışsa da burjuva ideolojisi, feodal düşüncelerin kötücül etkisi ve geri feodal geleneksel ve alışkanlıklar uzun bir süre var olacaktır. Bunlar, güçlü muhafazakar güçler olarak, sadece daha eski yaş grubu nesillerin zihinlerini etkilemekle kalmazlar, aynı zamanda, bu muhafazakar görüşler gelecek pek çok nesle de aktarılacaktır.

Öte yandan, ileri ve gelişkin sosyalist üretici güçlerin gelişim eğilimine uyumlu yeni düşünceler, işçi sınıfını ve sosyalizmi temsil eden yeni düşünceler, yeni kültürler, yeni gelenekler, yeni kavramlar, yeni ahlaki ölçüler ve yeni eğilimler, güçlü bir canlılık göstererek ve eski şeyleri yenilgiye uğratıp, onların yerine geçme eğilimi göstererek, ortaya çıkmakta ve sürekli gelişmektedirler. Böylece, halk içinde yeni ve eski düşünceler anlamındaki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkilerini oluşturan biçimde, yeni düşünceler ve yeni değerler ile eski düşünce ve değerler arasında büyük çelişmeler gerçekleşir.

Örneğin, sosyalist kolektivizm ruhunu savunma ve kamusal çıkarı kişisel çıkarın önüne koyma, kendisini toplum ve başkaları için feda etme gibi işçi sınıfı değerleri ve sosyalist değerler, diğer yandan "kuş dediğim yemek peşinde, insan dediğin zenginlik peşinde ölür" gibi eski, bencil düşünceler ile keskin bir karşıtlık ve ahlaki, etik ve değer temelli çelişme içindedir. Atalardan kalma eski ilişkilerin uzun-vadeli mirası ile yeni sosyalist düşünceler arasındaki çatışmayı içeren diğer örnekler, "daha fazla erkek çocuk, daha fazla berekettir" düşüncesi ve kırsal bölgelerdeki erken yaşta evlilik ve erken yaşta hamilelik eğilimi ile sosyalist aile planlaması kavramı arasındaki ciddi bir çelişmedir.

Yine, yeni yaşam tarzı ile eskiden, hatta feodal toplumdan kalan miadı dolmuş düzenlemeler ve kötü alışkanlıklar arasında da ciddi çalışmalar söz konusudur. Bir sosyalist piyasa ekonomisinin kademeli biçimde kuruluşuyla birlikte, reform ve dış dünyaya açılma sürecinin başından bu yana, halkın planlı ekonomiye dair düşünceleri ve buna denk düşen düşünceleri, değerleri, ahlaki standartlar, düşünme biçimleri vs., muazzam derecede değişmiştir. Halk, eski ve geleneksel şeyleri yeni bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmeye başlamıştır. Eski geleneksel düşünüş alışkanlıkları, kültür, değerler ve ahlaki standartlar sistemini tamamen ortadan kaldırmak için, zihinlerimizi özgürleştirmek, düşüncelerimizi güncel hale getirmek, gerekli olduğu kadar kaçınılmazdır da. Sosyalist Pazar ekonomisine dönük reform adımları, beraberinde büyük bir düşünce değişimini de getirmektedir. Bir anlamda, yeni sosyalist reform ve inşa çağında, halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkiler, daha şiddetli ve daha göze çarpar duruma gelmiştir. Kuşkusuz, insanlığın olumlu birikimi olan ve bu anlamda eski düşünceler kategorisine girmeyen Çin ulusunun tarihinde oluşturulmuş pek çok değerli düşünce, değer ve ahlaki görüş de mevcuttur; aksine, bunlar diyalektik olarak aşılarak korunmalı ve geliştirilmelidir. Halk içinde yeni ve eski düşünceler anlamındaki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkileri doğru şekilde ele almada temel yönelim, eski düşüncelerin kökünü kurutmak ve yeni düşünceleri kurmak, yani, eskiyi eleştirmek, yeniyi kurmak ve iyi olanı sürdürmek ve kötü olanı elden çıkarmaktır.

Sosyalist ülkelerde halk içindeki ideolojik ve kültürel alanlardaki çelişkiler, ifadelerini, geri ideoloji ve kültür ile ileri ideoloji ve kültür arasındaki çelişkilerde de bulur. Bu çelişkiler, esasen, sadece kapsam açısından daha dar olmak üzere, eski ile yeni arasındaki ideolojik ve kültürel çelişkiler kategorisine girmektedir. Sosyalist ülkelerde, ileri düşünceler ve kültür, vatanseverlik, kolektivizm, işçi sınıfının dünya görüşü, sosyalizmin yaşama dair görüşü ve sosyalist değerler, sosyalist ahlaki standartlar gibi sosyalist toplumsal üretici güçlerin ve sosyalizmin gelişimine olanak sağlayan olan teoriler ve görüşlerdir, geri düşünceler ve kültürler ise iki kısma ayrılabilir.

Sosyalist Toplumda Geri Düşüncelerin ve Geri Kültürlerin İki Farklı Türü:

Birinci tür, sosyalist üretici güçlerin ve sosyalist ideolojik ve teorik görüşlerin gelişmesine zararlı olanlardır ki şunlar sayılabilir: eski dünya görüşü, eski değerler, yaşam üzerine eski görüşler; eski ahlaki standartlardan, yozlaşmış ideallerden, eski duyarlılıklardan oluşan eski toplumdan devralınan eski etik sistem; toplumsal üretici güçlerin gelişmesini kısıtlayan feodal dünya görüşü ve ahlaki standartlar, küçük köylülerin ideolojisi, yozlaşmış burjuva etiği, bireycilik, uç derecede egoizm v.b..; geri kültürel sistem. Bu ideolojik ve kültürel çelişmeler, bir dereceye kadar ve belirli bir silsile ve belirli bir zaman dilimi dahilinde, sınıfsal bir niteliğe sahiptirler. Örneğin, sosyalist toplumda işçi sınıfının ideolojisi ile sömürücü sınıfın ideolojisi arasındaki antagonizm ve mücadele, belirli bir dereceye kadar, bir sınıfsal çelişme karakterine sahiptir. Dolayısıyla, bu anlamda bu türden -halk içindeki temel çıkarlar özdeşliğine dayanan ideolojik ve kültürel çelişkiler, bir bakıma sömürücü sınıfların ideolojisinin halkın saflarına yansıması biçimindeki çelişmeler olarak görülmelidir,

Yani bu çelişmeler, ikili niteliğe sahiptirler, bir yandan belirli bir dereceye kadar sınıfsal karakter taşırlar, diğer yandan halk içindeki doğru ve yanlış arasındaki (sınıfsal olmayan) çelişme ve mücadeleler niteliğine sahiptirler. İkinci tür çelişme ise, hiçbir sınıf karakteri olmayan biçimde, ileri olan ile geri olana dair doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkileridir. Örneğin, eski tip planlı ekonomiyi ve eskinin kalıplaşmış ekonomik sistemini sürdürme düşüncesi ile tamamen yeni bir sosyalist piyasa ekonomisi geliştirme düşüncesi arasındaki çelişme, zorunlu olarak bir sınıf mücadelesi doğası taşıyan bir ideolojik çelişme ve mücadele değildir. Bu çelişme sosyalist toplumun ileri aşamalara doğru gelişmesiyle daha yaygın ve göze çarpan hale gelecek olan, genel olarak, ileri olan ile geri olan arasındaki bir ideolojik mücadeledir. Sosyalist toplumun ileri aşamalara doğru gelişmesiyle birlikte ileri bireyler ile geri bireyler arasındaki ideolojik ve ahlaki düzlemdeki farklılıklar ve çelişmeler, toplumsal ideoloji alanında -doğru ile yanlış arasındaki çelişmeler- giderek artan bir paya sahip olacaklardır.

Halkın saflarındaki doğru ile yanlış arasındaki mücadele meselesi, kendisini, yenilikçi düşünceler ile muhafazakar düşünceler arasındaki çelişme olarak da dışa vurur. Bir anlamda, bu çelişki, yeni olan ile eski olan, ileri olan ile geri olan arasındaki ideolojik ve kültürel çelişkilerin bir görünümüdür. Yenilikçi düşünceler, yeni şeyleri destekleyen ve kollayan, yenilikçilikte kararlı olan ve bir girişim ruhuna sahip olan yeni sosyalist şeylerin ve gelişme eğilimlerinin insanların zihinlerindeki yansımasıdır. Muhafazakar düşünceler ise, sosyalizmin gelişmesi sürecindeki tarihsel aşamayı geri kat eden düşünceleridir ve insanların zihinlerinde uyandırdıkları etki, bu düşüncelerin kalıplaşmış, muhafazakar ve geçmişteki şeylere kölece bağlı olması yönündedir. Genel olarak, yenilikçi düşünceler, sosyalist toplumun halkının uzun-vadeli, temel ve genel çıkarlarını temsil ederken; muhafazakar düşünceler ise halkın uzun-vadeli, temel ve genel çıkarları pahasına bazı insanların doğrudan, yerleşik ve bireysel çıkarlara sahip olma eğilimini temsil eder. (Kuşkusuz, burada söz konusu olan kavramsal ve düşünce farklılıklarıdır, fakat son tahlilde, bu farklılıklar, çıkar farklılıklarının etkisi altında oluşmaktadır.

Yenilikçi Düşünceler ile Muhafazakar Düşünceler Arasındaki Çelişkilerin Nedenleri Temelde Şunlardır: 3 Neden

(1) Sosyalist toplumun gelişmesinin belirli bir döneminde, üretim ilişkilerinin birtakım bağlantılarının ya da yanlarının üretici güçlerin gelişimi ile uyumlu olmadığı, dolayısıyla üstyapı ve ekonomik yapı arasında uyumlu olmayan bir durum ortaya çıkacaktır. Bu nedenle sosyalist toplum sürekli bir biçimde reformlara ve düzenlemelere ihtiyaç duymaktadır ki bu da, reformlar da zorunlu olarak, halk içindeki çıkar ilişkilerini ve dengelerini etkileyecektir. Bunlardan kaynaklı ortaya çıkan çıkar farklılıkları, halkın yapılacak veya yapılan reforma ilişkin farklı anlayışlar ve farklı tutumlar benimsemesine yol açacak, bu durum da, büyük ölçüde, yenilikçi düşünceler ile muhafazakar düşünceler arasındaki ideolojik çelişki olarak dışa vurulacaktır.

(2) Sosyalist reform, bütün alanlarda yeni şeylerin güçlenmesine ve eski şeylerin zayıflamasına yol açarak, yaşamın ekonomik, siyasal, kültürel, toplumsal ve diğer alanlarını ve halkın yaşam tarzlarını ve düşünce biçimlerini zorunlu olarak etkileyecek olan büyük bir sistematik değişim projesini temsil eder. Bu etki ve değişimler, halkın zihninde, yenilikçi düşünceler ile muhafazakar düşünceler arasındaki çelişkiler olarak dışa vuracaktır.

(3) Eski toplumdan doğan sosyalist toplumda, yeni kurulan toplumdaki yeni şeyleri ve yeni düşünceler ile kaçınılmaz biçimde çatışacaktır, bunlar kendilerini yenilikçi düşünceler ile muhafazakar düşünceler arasındaki ideolojik çelişkiler olarak dışa vuracak olan eski topluma ait şeylerin ve düşüncelerin çok sayıda kalıntısı mevcuttur. Bu türden çelişkiler, sosyalist toplum koşulları altında, halk içindeki — doğru ile yanlış arasındaki— ideolojik mücadele doğasına sahip olmaya devam edecektir.

Halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik farklılıkların ve çelişmelerin bazıları, kendilerini, bilim ile batıl inanç arasındaki ideolojik çelişme ve mücadele olarak ortaya koyarlar. Sosyalist ülkelerde bilimsel düşünceler, şunları içerir: diyalektik materyalist ateizm3 , bilgiye, kültüre ve eğitime vurgu, hakikati olgularda arayan bilişsel çizgi ve hakikati olgularda arayan düşünüş tarzı, zihinleri özgürleştirmek ve zamana (çağa) ayak uydurmak.  

Batıl inançlar ise, idealist dinsel teolojiyi, bilgiye, kültüre ve eğitime az ilgi göstermeyi, sadece kutsal kitaplara ya da üst otoritelere inanmayı, kişi kültünü vs. içerir. Bu türden bilişsel düşünce çizgileri ve düşünce tarzları arasındaki çelişkiler, sosyalist ülkelerdeki -halk içindeki- bilim ile batıl inanç arasındaki -doğru ile yanlış arasındaki- ideolojik çelişkilerin temel içeriğini oluşturur. Biz komünistler, sosyalist reformu ve inşayı sürdürürken, bilgiye ve bilime dayanmak ve zihni özgürleştirmeye, hakikati olgularda aramaya ve zamana ayak uydurmaya dönük ideolojik araştırma ve çalışma çizgimize bağlı kalmada ısrar etmeliyiz. Öte yandan batıl inançlar, Çinli özgü sosyalizmin gelişme sürecini sürekli biçimde sekteye uğratan ciddi bir engeldir. Bu türden çelişkileri çözmek adına, insanları batıl inançlarından vazgeçmeye -baskılar ve aşağılamalar- yoluyla zorlamamalıyız, aksine, bunun yerine, sadece, kitleleri nihayetinde kademeli biçimde batıl düşüncelerin prangalarından kurtarmak için, ikna, eğitim, eleştiri ve öz-eleştiri, bilim eğitimi ve kitlesel medya araçları vasıtasıyla yumuşak veya dozu yüksek propaganda yollarını kullanmalıyız.

Doğru ile yanlış, eski ile yeni, ileri ile geri, yenilikçi ile muhafazakâr, bilim ile batıl inanç: Bunlar, halk içindeki -siyaset, ideoloji ve kültür alanlarındaki- temel özdeşlikler temelinde yükselen ve antagonistik-olmayan çelişkiler olarak, sosyalist ülkelerde var olan halk içindeki ideolojik çelişkilerdir.

Bir başka deyişle, bunlar doğru ile yanlış arasındaki çelişmelerin esas dışavurumlarıdır. Geniş anlamda bakıldığında, bunlar, doğru düşünceler ile yanlış düşünceler arasındaki mücadeleler olarak görülmelidir.

Marksist-Leninist klasik yazarlar (Marx-Engels-Lenin), geleceğin komünist toplumun toplumsal yapısına ilişkin bilimsel öngörüler yürütürken -doğru ile yanlış-, yenilikçi ile muhafazakar, geri ile ileri vs. arasında doğru ile yanlış arasında ideolojik çelişkilerinin söz konusu olabileceğine işaret etmişlerdir. Peki, onların sözünü ettiği, -geleceğin komünist toplumundaki- bu ideolojik çelişkiler ile sosyalist toplumdaki ideolojik çelişkiler arasındaki farklar nedir?

Farklar şunlardır: Sosyalist toplumda ideolojik ve kültürel alandaki çelişkiler, sosyalist bilinç ile (Çin'de devrilmiş olan) sömürücü sınıfların bilinci arasındaki mücadelelerle ilgilidir ve bu iki bilinç türü arasındaki mücadele tarafından belirlenir ve onlardan etkilenir.

Geleceğin komünist toplumundaki ideolojik çelişkiler ise bu çelişmelerden farklıdır, çünkü söz konusu iki bilinç türü ve onları besleyecek maddi zemin -komünist toplumda- söz konusu değildir. Bugün içinde bulunduğumuz sosyalizmin ilk başlangıç aşamasında, sömürücü sınıfların düşüncelerinin ideolojik alanlardaki kalıntıları yaygın görülen olgulardır ve devrilmiş burjuvazinin, küçük üreticilerin ve benzerlerinin yozlaşmış düşünceleri, ideolojik ve kültürel alanlarda inatla var olacaktır. Bu anlamda, sosyalizmin başlangıç aşamasında, sosyalist ideoloji ile sömürücü sınıfların ideolojileri, özellikle de feodalizmin ideolojik kalıntıları, arasındaki ideolojik mücadeleler zaman zaman çok keskinleşebilir. Bunlardan bazıları, halk ile "düşman" arasındaki ideolojik çelişkiler ya da mücadeleler olarak kendisini gösterecektir; fakat büyük kısmı, halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik mücadele meseleleri olarak ortaya çıkmaktadır. Yine, sosyalist ideoloji ile zaman zaman göze çarpan hale gelen küçük üreticilerin ideolojisi gibi -eski ideoloji ile yeni ideoloji türleri- arasındaki çelişkiler de -doğru ile yanlış arasındaki ideolojik mücadele- türündendir.

Sosyalizmin ilk başlangıç aşamasında, halk içindeki ideolojik çelişkilerin anlaşılmasındaki güçlük, bunların karmaşık bir ikili özellik göstermesidir: Şöyle ki, halk içindeki ideolojik çelişkiler alanında, hala sosyalist düşünceler ile eski topluma ait olan düşüncelerinin kalıntıları arasındaki mücadele türünden4 çelişmeler hala belirli bir ağırlığa sahiptir. Burada dış dünyanın etkisi de hesaba katılmalıdır.

Yani, doğru ile yanlış, yeni ile eski, ileri ve geri, yenilikçi ile muhafazakar ve bilimsel olan ile batıl olan arasındaki doğru ve yanlış arasındaki ideolojik çelişkilerin bir bölümü hala sosyalist düşünceler ile eski topluma ait olan düşüncelerinin kalıntıları arasındaki mücadele türünden çelişmelerdir, bu iki tür arasında bir iç içelik durumu söz konusudur.

Bunun sonucu da sosyalizmin başlangıç aşamasında, halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkilerin, -belirli bir dereceye kadar-, uzlaşmaz (antagonistik) sınıfsal nitelikli -halk ile düşman arasındaki- ideolojik çelişki niteliği taşıyor olmasıdır. Bundan dolayı, bu tür doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkiler, doğru ele alınmadıklarında, "biz" ile düşman arasındaki ideolojik çelişki niteliği kazanabilirler.

Sosyalizmin başlangıç aşamasında halk içindeki ideolojik çelişkilerin karmaşıklığını belirleyen bir diğer etken, sosyalist düşünceler ile eski toplumun sınıflarının kalıntısı düşünceler arasındaki ideolojik çelişkilerin, kaçınılmaz olarak Komünist partisinin içine ve onun saflarına yansıyor olmasıdır. Bu yansıma sonucunda, Parti içinde doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkiler ile diğer -halk ile düşman arasındaki- ideolojik çelişme iç içe geçmektedir.

Bu anlamda, sosyalizmin başlangıç aşamasında, halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkilerini çözmek için, sosyalist düşünceler ile burjuva ideolojisinin yoz düşünceleri ve feodal ideolojinin kalıntısı düşünceler arasındaki çelişkileri, sosyalist düşünceler ile küçük üreticilerin ideolojinin kalıntısı düşünceleri arasındaki çelişkileri -iyi ayırt etmek ve- doğru bir şekilde ele almak zorundayız.

Marksistler, "biz" ile "düşman" arasındaki çelişmeler ile halk içindeki ideolojik çelişkileri doğru bir şekilde birbirinden ayırmak ve ele almak zorundadırlar. Halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkiler yığını içinde sınıf mücadelesi doğasına sahip olanlar ile olmayanları doğru bir şekilde birbirinden ayırmak ve ele almak zorundayız.

Mümkün olduğunca, halk içindeki -doğru ile yanlış arasındaki- ideolojik çelişmelerin şiddetlenmesinin önüne geçmek ve bu konuda "sol" hatalar yapmaktan kaçınmalıyız. Öte yandan, söylemeye bile gerek yok ki, geri, yanlış, olumsuz ya da hatta gerici düşüncelere körü körüne alan açamayız; bunun yerine, bunlara karşı karşılık vermek, mücadele yürütmek ve doğru düşünceleri kullanarak yanlış düşüncelerin üstesinden gelmek durumundayız.

Göz önünde tutulması gereken şeyler şunlardır: Çin, feodalizmin kökleri uzun tarihe dayalı olan düşüncelerinin kalıntılarının var olduğu bir ülkedir ve bugünkü Çin'deki sosyalizmin başlangıç aşamasında, -halk içindeki doğru ile yanlış arasındaki ideolojik mücadeleler-, kendilerini bir dereceye kadar, yeni sosyalist düşünceler, yeni kavramlar ve gelenekler ile eski, hatta feodal düşünceler, kavramlar, kültür ve gelenekler arasındaki çelişkiler olarak ortaya koymaktadır. Örneğin feodal ideolojinin kalıntıları, Çin'in sosyalist piyasa ekonomisine geçişini ve sosyalist üretici güçlerin gelişiminin yanı sıra sosyalist bilimin ve kültürün gelişmesini de ciddi biçimde geciktirmiştir. Bu anlamda, Çin'de feodalizmin ideolojik kalıntılarına karşı her alanda kararlı bir mücadele yürütmek, önemli bir ideolojik görev oluşturmaktadır.

III. İdeolojik Alanda Halk İçindeki Çelişkileri Doğru Bir Şekilde Ele Almak

Halk içindeki ideolojik çelişkileri doğru şekilde ele almada temel mesele ve nihai amacımız, sosyalist üretici güçleri geliştirmek ve özgürleştirmektir. Reform ve dış dünyaya açılmaya dayanarak sosyalist modernleşme çabamızı ve üretici güçlerin özgürleşmesini teşvik etmeliyiz. Sosyalizmin maddi ve ekonomik alanda gelişmesine dayanarak, sosyalist kültürel ve etik alanlarında güçlü ilerlemeleri teşvik etmeliyiz. Aynı zamanda, sosyalist demokrasiyi, sosyalist hukuk sistemini, hukukun üstünlüğünü daha gelişkin hale getirmeli ve sosyalist ideolojiyi ve kültürü muazzam derecede ilerletmek, halkın sürekli artan manevi ve kültürel ihtiyaçlarını karşılamak, iyi bir toplumsal ve kültürel atmosfer yaratmak, toplumsal istikrarı sağlamalı, tek tek her bireyin zihinsel bakımdan rahatça -korkusuzca- düşünce üretebileceği bir düşünce yaşamını ve uyumlu bir toplum ve ideolojik ve siyasal bir durum inşa etmeliyiz. Özetle, sosyalist siyasal uygarlaşma alanında elde ettiğimiz kazanımlara dayanarak sosyalist kültür ve sosyalist etik alanlarında gelişmeyi ilerletmeliyiz.

1978'deki 11. Merkez Komite'sinin 3. Genel Toplantısından itibaren, Partimiz, çalışmasının odağını ekonomik çalışmalara ve ekonomik kalkınmaya çevirdiğinde ve yeni bir reform ve dış dünyaya açılma durumu oluşturulduğunda, Yoldaş Deng Xiaoping, toplumda ve Partimiz dahilinde Dört Temel İlke üzerinde tereddütleri olan, bu ilkeleri sorgulayan, veya Dört Temel İlke'ye karşı olan düşünce eğilimlerine ilişkin yaptığı değerlendirmede, Dört Temel İlke'nin savunulmasının son derece önemli olduğunu tekrar tekrar vurgulamıştır. Reform ve dış dünyaya açılma, Çin'de modernleşmeyi gerçekleştirmenin tek yoludur ve Dört Temel İlke de bunun siyasal teminatıdır.

Dört Temel İlke, aynı zamanda bütün Parti'yi ve sosyalist inşa ve reforma dönük büyük davamızdaki bütün halkımızı birleştiren ortak siyasal programı oluşturur ve çeşitli gerici, yozlaşmış, geri ve muhafazakar ideolojilere karşı eleştiri yapmamızda ve çeşitli mücadeleleri kazanmamızda kullanacağımız ideolojik silahımızdır.

 İster ekonomik, ister siyasal isterse ideolojik alanlarda olsun, bizler her zaman sosyalist yolda ilerlemede ısrar ettikçe, halkın demokratik diktatörlüğünü savundukça, Komünist Parti'nin önderliğini, Marksizm-Leninizm'i ve Mao Zedung Düşüncesini, Deng Xiaoping Teorisi'ni ve önemli "Üç Temsil " düşüncesini savundukça, bütün Parti'yi ve bütün halkı, her zaman, ekonomik ve ideolojik çalışmamızı güçlendirmek ve halkın siyasal faaliyetler ve üretime dönük coşkusunu seferber etmek için harekete geçirebiliriz.

Çözüm Yolları Üzerine Toparlayıcı Görüşler:

Birincisi, Marksizm'in ideolojik alandaki yol gösterici ve eğitici rolünü tümüyle ortaya koymak:

İdeolojik çalışma alanında daha iyi işler çıkarmak ve halk içindeki ideolojik çelişkileri doğru bir şekilde ele almak için, Marksizm'in yol gösterici rolüne ve bütün Parti'nin ve bütün halkın düşüncesini, Marksizm-Leninizm ve Mao Zedung Düşüncesi, Deng Xiaoping Teorisi ve önemli "Üç Temsil" düşüncesi tüm bu ideolojiler etrafında ve onların dayandığı teoriler etrafında birleştirmeye devam etmeliyiz.

Marksizm, tarihteki en ileri sınıf olan proletaryanın dünya görüşü ve ideolojisidir. Marksizm'in bilimsel doğası, tarihin gelişme eğilimi ile uyumlu ve onun (Marksizm) taşıdığı proleter sınıfsal doğa ile uyumludur. Sınıfların hala var olduğu koşullarda, aslında ideolojiler belirli bir sınıfın çıkarlarının teorik ifadesidir, bu anlamda, ideolojiler sınıfsal doğaya sahiptirler.

Marksizm, ileri gelişkin üretici güçlerin gelişme yönünü ve yeni üretici güçleri, aynı zamanda işçi sınıfının temel çıkarlarını temsil eder.

Marksizm, işçi sınıfının, kendi devrim pratiğine ve kendi sosyalist inşa pratiği çabalarına, yol gösteren işçi sınıfının dünya görüşü ve yol gösterici ideolojisidir.  Aynı zamanda, işçi sınıfının sosyalist reform ve dış dünyaya açılma pratiğinin yol gösterici ideolojisidir.

Mao Zedung Düşüncesi, Çin'de Marksist öğretileri Çin'in koşulları ile birleştirmede ilk önemli teorik başarının kristalleşmesidir. Deng Xiaoping Teorisi, Çin komünistlerinin önde gelen bir temsilcisi olan Yoldaş Deng Xiaoping ile birlikte Çinli Komünistler tarafından yeni tarihsel dönemde formüle edilmiştir. Deng Xiaoping Teorisi Çinli Komünistlerin -Çin toprağında- Çin özelinde– Marksizm'e  yaratıcı bir katkısı, Mao Zedung Düşüncesi'ne bağlı kalınarak ve geliştirilmiş olan ve yeni alt-çağdaki çalışmamıza yol gösteren bir teorik temel sunmaktadır.  Özcesi, Deng Xiaoping Teorisi, Çin'de 1980'lerde oluşturulmaya başlanan  Çine Özgü sosyalizm teorisidir..

Deng Xiaoping Teorisi'ne bağlı kalan ve aynı zamanda onu geliştiren, merkezinde Yoldaş Jiang Zemin'in bulunduğu, Partimizin kolektif liderliğinin üçüncü nesli, Marksizm'i Çin'in gerçeklikleri ile birleştirmede yenilikçi bir teorik başarı olan önemli "Üç Temsil" düşüncesini ortaya koymuştur.

Dünyanın yeni durumunda ve yeni aşamasında, Marksizm'in yol gösterici rolünü güçlendirmek için, bütün Parti'yi Marksist teorilerle donatmak ve halkı Deng Xiaoping Teorisi ve önemli Üç Temsil düşüncesi ile eğitmek zorundayız. İdeolojik alanlarda, Marksizm'in yol gösterici rolünü oynaması için elimizden geleni yaptığımız ölçüde, halk içindeki çeşitli ilişkileri ve çelişkileri doğru şekilde kavrayabilir ve doğru ele alabilir ve düzenleyebiliriz ve böylece, ideolojik alanlarda daha iyi işler çıkarabiliriz.

İkincisi, sosyalist kültürel ve etik ilerlemeyi teşvik etmek, bütün ulusun ideolojik ve kültürel niteliğini ileriye taşımak için güçlü çabalar göstermeliyiz.

Çin'de sosyalizmin başlangıç aşamasında, halk içindeki ideolojik çelişkilerin varlığının ve gelişmesinin önemli nedenlerinden biri, entelektüel-düşünsel üretimimizin görece geri olması, halkın manevi-entelektüel ve kültürel yaşamlarının görece geri olması ve topluma sunulan kültürel ve entelektüel ürünlerin, halkın entelektüel ve kültürel yaşamının artan gereksinimlerini karşılamada görece yetersiz kalmasıdır. Buradaki anahtar yöntem, sosyalist entelektüel ve kültürel üretici güçleri güçlü bir biçimde geliştirmeyi, sosyalist entelektüel ve kültürel yaşamı zenginleştirmeyi teşvik etmek, aynı zamanda sosyalist kültürel inşayı büyütmeyi ve sosyalist yeni düşünceleri, yeni kültürü, yeni ahlak standartlarını ve yeni tarzı savunmayı içeren biçimde kültürel ve etik ilerlemeyi teşvik etmektir.

Üçüncüsü, "Yüz çiçek açsın, yüz düşünce okulu birbiri ile yarışsın" ilkesini uygulamalıyız.

"Yüz çiçek açsın, yüz düşünce okulu birbiri ile yarışsın" ilkesi, bilim ve kültürün gelişimini yöneten öznitelikleri ve yasaları yansıtır ve Partimizin bilgiye ve yeteneklere dönük saygı duyduğunu gösterir. Bu ilke, sadece Partimizin bilimin, kültürün ve sanatın gelişmesine ilişkin temel bir politikası değil, aynı zamanda, halk içinde doğru ile yanlış arasındaki ideolojik çelişkileri doğru bir biçimde çözümlemeye dönük önemli bir ilkedir. Bizler, temel yol gösterici ideoloji olarak Marksizm'e sadık olma öncülümüze dayanarak, "Yüz çiçek açsın, yüz düşünce okulu birbiri ile yarışsın" ilkesini sürdürürken, sosyal bilimler alanındaki araştırmaları teşvik etmek, bilim ve teknoloji, eğitim vb. alanlardaki toplumsal girişimlerimizi daha fazla geliştirmeliyiz.

  1. Lenin, çelişmenin iki türü arasında antogonistik durumda olan çelişmeler ile olmayanlar arasındaki farkın kesin olarak ayırt edilmesi gerektiğini, bu konuda hata yapmanın affedilmez olacağını belirtmişti. []
  2. Dört Temel İlkeyi savunmak, sosyalist yola bağlı kalmak, Halkın demokratik diktatörlüğü devlet sistemine bağlı kalmak, Sosyalizmin inşasında partinin önderliği ilkesine bağlı kalmak, Marksizm-Leninizm ve Mao Zedung Düşüncesi ideolojisine bağlı kalmak. Bu dört ilke içinde en önemlisi ülkemizdeki sosyalist sistemi korumak ve geliştirmektir. []
  3. Yazar burada, burjuva ateizmi ile komünist ateizmi ayırt ediyor. Burjuva ateizmi, Feuerbach'ta olduğu gibi, dine karşı fikirler dünyasında zafer kazanmak ister, dolayısıyla deist dinlerin yerine başka bir din getirir. []
  4. Eski sömürücü sınıflara ve küçük üreticilere ait düşüncelerin kalıntıları []

Yorum Bırakınız

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir