Hakkımızda Sosyalist Birlik (Marksist)
Ulusal Özgürlük Mücadelesinde İlişki ve İttifaklar: İşçi Sınıfı ve Köylülük
İspanya Katalan Bölgesinde Yayınlanan Özgürlük Adlı Dergiden İspanyolcadan Çevrilmiştir, Ara Başlıklar çevirmene aittir, yazı çok daha uzundur tamamı çevrilmemiştir.
Katalan Dergisinin Notuna Göre Bu yazı Ağustos 2022 Başında Önemli Bir Kürt Dergisinde Yayınlanmıştır.
Çeviren: Veli Koyuncu
Kürdistan İşçi Partisi'nin ulusal kurtuluş stratejisini önceki bölümlerde ifade etmiştik. Şimdi yeni paradigma temelinde ulusal özgürlük stratejisi nasıldır sorusuna cevap vermemiz gerekmektedir. Aslında yukarda da belirttiğimiz gibi, sorunlar o kadar iç içe geçmiştir ki, çözümleri de birbirinden ayrılamamakta ve iç içe geçmiş bulunmaktadır. Hepsi de genel bir demokratikleşme ile ve demokratik modernite devrimi ile çözümlenecek sorunlar olmaktadır. Böyle olmasına karşın dahi ulusal özgürlüğün yine de öncelik arz eden ve mücadeleyi siyasi ve askeri boyutta şekillendiren yanları da bulunmaktadır.
Kürdistan İşçi Partisi'nin bir aydın-gençlik grubu olarak doğduğunu belirttik. Yani Kürdistan İşçi Partisinin bir yanı aydın hareketi oldu ve bilinci içerdi, diğer yanı gençlik hareketi oldu ve eylemi içerdi. Kürdistan İşçi Partisi'ni tanımlayan fedai militan kadro gerçeği bu özellikleri taşımak durumunda kaldı. Şimdi yeni paradigmada kadro kavramı özgürlüğü de içeren hakikat devriminde, örgütlenmiş ve eylemli kılınmış hakikat olarak tanımlandı. Kadronun pratikli ve kuramlı olması gerektiği özellikle vurgulandı. Yani başlangıçtaki özelliklere ciddi bir değişiklik yoktur. Ancak aynı özelliklerde derinleşme kesinlikle vardır. Yani günümüz kadrosuçok daha fazla aydın ve genç, yani bilinçli ve dinamik olmak durumundadır. Böyle olamayanlar günümüz Kürdistan İşçi Partisi'nin başarılı kadrosu olamazlar.
Bizde İşçi Sınıfı Oluşmamıştır, Eski Köylülük De Yoktur
Toplumu sadece sınıf olarak tanımlamanın hatalı ve yetersiz olduğu, yine işçi sınıfının kendine yüklenen öncülük misyonunun gereklerini yerine getirecek konumda bulunmadığı dikkate alınırsa, artık önceki gibi
'işçi sınıfı' öncülüğünden söz edemeyiz. Zaten Kürdistan coğrafyasında başka alanlardakine benzer bir işçi sınıfı da fazla oluşmamıştır. Kürdistan'da artık eski köylülük de kalmamıştır. Dolayısıyla ulusal özgürlük mücadelesinde öncülüğü ve temel gücü işçi sınıfına ve köylülüğe dayalı olarak tanımlayamayız. Parti zaten öncüdür, onu ifade etmek bile gereksizdir.
Öz Savunma Savaşı Temeldir
Küresel soykırım sisteminin yüz yıllık zihniyet ve yüz yıllık siyasette ısrar etmesi ve bu temelde Kürdistan coğrafyasında egemen ulus-devlet yönetimlerini saldırtıp destekleme durumları dikkate alınırsa, ulusal özgürlük mücadelesinin demokratik siyasetten fazla öz savunma savaşı temelinde geçeceği görülür. Bu da parti öncülüğünün de en çok somutlaşma alanı olan fedai militan gerillacılığın öncü karakterini ortaya çıkartır.
Kadın ve Gençlik Öncülüğü Temeldir
Kuşkusuz özgürlük mücadelesini geliştiren toplumsal inşa ve kitlesel eylemde de kadın ve gençlik öncülüğü esastır. Bu durum hem ideolojik boyutta böyledir ve hem de dinamik toplumsal güce sahip olma bakımından böyledir.
Stratejik Müttefiklerimiz Kim?
Peki, söz konusu öncülüğün ve temel gücün stratejik ilişki ve ittifakları, yani müttefikleri ya da dostları kimler olacaktır? Bu konuyu yine iç ve dış ittifaklar diye ayırırsak, önümüze şu çıkar. iç ittifaklar, sırasıyla Türkiye, iran, Suriye ve Irak'ın sosyal şovenizmi aşan devrimci ve sosyalist güçleri, sistem karşıtı kadın ve gençlik hareketleri, Kürdistan'ın tüm yurtsever kesimleri, Türkiye ve Ortadoğu'daki tüm antifaşist, demokratik, ekolojist, feminist hareketler sayılabilir. Dış ittifaklar olarak da sistem dışı güçleri saymamız gerekir.
Marksist ve Anarşist Hareketler Derin Bir Özeleştiri Yapmalı
Ancak Marksist, anarşist ve benzeri hareketlerin derin bir özeleştiri ile kendilerini yenilemeleri, ekolojist hareketleri sistem içine çekmeye çalışan reformist akımlara karşı mücadele edilmesi, feminist hareketle jineolojiye uygun bir çizginin geliştirilmesi, diğer etnik ve antifaşist hareketlerin demokratik karakterinin güçlendirilmesi gereklidir ve önemlidir.
Kürt sorununun çözümünü hedefleyen ulusal özgürlük mücadelesi. sorunun niteliği gereği geçmişte (eski paradigmada) de alternatif bir sistem yaratmayı gerekli kılıyordu. Dolayısıyla Kürdistan İşçi Partisi'ne katılmak, mevcut sömürgeci-soykırımcı sistemden koparak önderimizin yarattığı yeni sisteme katılmayı ifade ediyordu. Fakat paradigma gereği yeni sistem de devlet ve iktidar olmayı hedefliyordu. Bu nedenle, şoykırımcı iktidar ve devlet sisteminden kopup kendi Kürt özgürlüğünü esas alan iktidar ve devlet sistemimize katılma durumu yaşanıyordu. Her ne kadar Kürt varlığı ve özgürlüğü esas olsa da, yeni sistem her türlü devlet ve iktidarı tüm yönleriyle reddetmevi içermediği için özgür yaşam ve demokratik sistem tüm boyutlarıyla yeterince ortaya çıkmıyordu.
Şimdi paradigma değişimi temelinde geliştirilen yeni paradigma, Kürdistan İşçi Partisi'nin yürüttüğü özgürlük mücadeesinde söz konusu bu çelişkiyi de ortadan kaldırdı. Yeni sistem kadın özgürlüğüne ve ekolojiye dayalı demokratik toplum yaşamı olunca, iktidar ve devlet sisteminin gerçek alternatifi yaşamın tüm boyutlarında ortaya çıktı. Bu durum da Kürdistan coğrafyasında sömürgeci-soykırımcı sistemin alternatifini yaratma, geliştirme ve her daim yaşama anlamına geliyor. Aynı şey, Türkiye, iran, Suriye ve Irak açısından da geçerli oluyor. Ve bu durumun tüm bölgede ve dünyada gerçekleştirilmesi ortaya çıkıyor. Demek ki Kürdistan İşçi Partisi'nin ilişki ve ittifak çalışması, aslında kapitalist modernite sistemine karşı demokratik modernite sisteminin yaratılmasını ve adım adım inşa edilerek büyütülüp geliştirilmesini, böylece alternatif bir dünyanın yaratılmasını ifade ediyor. Ulusal özgürlükle müttefiklik, dostluk işte bunları içermektedir.
Son zamanlarda ilişki ve ittifak deyince, özellikle iktidar ve devlet güçleri anlaşılmakta ve bunlar arasında seçim yapılması tartışma konusu olmaktadır. Halbuki biz hareket olarak iktidar ve devlet sistemi dışındayız, bunun dışında alternatif yeni sistem yaratıyoruz. Bu nedenle, mevcut iktidar ve devlet sistem güçleri hiçbir biçimde bizim stratejik ilişki ve stratejik ittifaklarımızın içinde yer alamaz. Eski paradigmada Sovyetler Birliği ve sosyalist devletleri stratejik müttefik olarak tanımlıyorduk; fakat o zaman onları da hatalı bir yaklaşımla sistem karşıtı güç olarak görüyorduk ve biz de iktidar ve devlet paradigmasına sahiptik.
Üçüncü Yol: Üçüncü Siyasi Çizgi
Şimdi bu durum değişmiştir. Adına ne derse densin hiçbir iktidar ve devlet gücü bizim stratejik müttefikimiz olamaz. Peki ne olur? Onlar ancak taktik ilişkimiz olur. Taktik ilişki siyasi ve askeri ilişkidir, taktik ilişki ideolojik ve stratejik değildir. Dolayısıyla kısa süreli ve geçicidir. Bir siyasi-askeri çıkar ilişkisi, alıp-verme ilişkisidir. Müttefiklik ve dostluk ilişkisi değildir. Esas olarak karşıt olanlar arasındaki ilişkidir. Adeta savaş gibi bir ilişkidir. Bu nedenle, böyle bir ilişkinin tarafı olmaz. Kendi mücadelemize hizmet eden tüm taktik ilişkileri geliştiririz. Taktik ilişki güçleri içinde ayrım yapmayız. İktidar ve devlet güçleri birbiriyle sürekli çıkar çelişkisi ve çatışması içinde oldukları için, çoğunlukla ikilemli bir duruş ortaya çıkartırlar. Bunun için, önderimiz, biz bu ikilemli çıkar duruşlarından hiçbirinin yanında olmayacağız ve hep üçüncü siyasi çizgi olarak hareket edip, çıkarımıza olan herkesle ilişki içine gerektiğinde gireceğiz dedi. Bu konuda 'Ben şu güçle sürekli ilişki içinde olacağım' demek yanlıştır, taktik ilişki tarzının mantığına aykırıdır. Benzer biçimde 'Ben şu güçle hiçbir zaman ilişki içine girmeyeceğim' demek de yanlıştır. O zaman karşıt tarafla sürekli ilişki içinde olmayı ifade eder ki, bu durum taraf olmak ve üçüncü siyasi çizgiyi yürütmemek anlamına gelir. Peki böylesi söz ve davranışlar bizim içimizde ve çevremizde var mı? Var ve hem de çok var. Bu nedenle işleri çıkmaza sokan, ancak ne yaptığını bile anlamayan tutum ve davranışlar çok fazladır. Gerçekten ilişki ve ittifak konusunun doğru anlaşılması ve bu temelde etkin pratikleştirilmesi gerekir.