Hakkımızda Sosyalist Birlik (Marksist)
20. yüzyılın başında ortaya çıkan Kürt ayaklanmalarını karakterize eden ana unsur milliyetçilik ve onun etrafından şekillenen ulusal duygulardı. Jön Türkler liderliğinde Temmuz 1908'de başlatılan silahlı ayaklanma, II. Abdülhamid'i 1876 Anayasası'nı tekrar yürürlüğe koymaya ve Meclis-i Mebusan'ı tekrar açmaya zorladı. İttihat ve Terakki Cemiyeti, 27 Nisan 1909'de yaptığı bir darbe ile II. Abdülhamid'i tahttan indirdi. Cemiyet iktidara geldiğinde, azınlıkların milliyetçi hareketlerini engellemek amacıyla Osmanlıcılığı öne çıkaran bir politika izledi ve Türk olmayan toplulukları, dernekleri, okulları ve yayınları yasakladı. Çok sayıda Kürt milliyetçi lider tutuklandı veya idama mahkûm edildi. Bu koşullar altında, Kürt siyasi faaliyetleri yeraltına inmek durumunda kaldı. Baskılar karşısında Bedirhan Bey ailesi de dahil olmak üzere bazı Kürt liderler Osmanlı sınırları dışında, sürgünde yaşamak zorunda kaldılar. Bu süreçte, Dersim (Tunceli) ve Musul'da Kürt ayaklanmaları yaşandı. 1909'un sonunda Dersim'deki ayaklanma bastırıldıktan hemen sonra Musul'da Şeyh Mahmut Berzenci önderliğinde isyan patlak verdi. Berzenci önderliğindeki isyan, Barzani ve Zibari aşiretlerinin desteğini kazanmıştı. İsyancılar, özerk bir Kürt yönetimi kurmak için Osmanlı Devleti'nin askeri güçleri ve idari yetkililerinin bölgeden çekilmesini talep etti. İmparatorluk ayaklanmayı bastırmak için iki kolordu görevlendirdi. Askerler 40 köyü yıktı ancak isyancılara karşı tam bir hâkimiyet sağlayamadı. Bunun sonucunda Osmanlı İmparatorluğu, çatışmaya son vermek için anlaşma yoluna giderek Şeyh Mahmut Berzenci'nin bir yakınını Süleymaniye vilayetinin valiliğine atadı. Birkaç ay sonra bölgede Kürt milliyetçilerinin siyasi faaliyetleri yine engellendi. Bunun üzerine Barzani aşireti Şeyh Abdüsselam önderliğinde başka bir isyan daha başlattı. İsyancılar, ayaklanmayı bastırmak için görevlendirilmiş olan imparatorluk ordusunu püskürttü. 1910'un başlarında isyan, tüm Güney Kürdistan'a (Irak bölgesi) yayıldı. Henüz Kürtler siyasi olarak önemli adımlar atmamıştı, tek yaptıkları Osmanlı askerlerini bölgeden çıkarmaya çalışmaktı. Öte yandan, Bitlis'te Molla Selim ve Şeyh Şehabattin İsyanı patlak verdi ancak isyancılar yalnız kaldıkları ve yardım alamadıkları için kısa bir süre içinde bastırıldılar.
19. yüzyılın başındaki Kürt direniş hareketleri, ciddi bir politik örgütlenmeden, politik bir programdan ve güçlü bir ulusal bilinçten yoksundu. Kürt milliyetçi ideolojisi, henüz oluşmamıştı. 19. yüzyılın son dönemine kadar, modern anlamda Kürt aydınları ortaya çıkmadı. İlk Kürt entelektüellerinin çoğu, soylu ailelerden geliyorlardı. Birçoğu, Kürt beylerinin ve aşiret reislerinin oğulları ya da yakınlarıydı. İmparatorluğun medreselerinde veya askeri okullarda okumuşlardı (Kürt öğrenciler bu okullara ancak 1870'ten itibaren alınmaya başlamıştı). O günlerde İstanbul, düşüncel olarak canlıydı ve Kürt ulusal bilincine sahip Kürt beyleri, aşiret reisleri, entelektüeller ve gençler yavaş yavaş ortaya çıktı. Bu topluluk, Kürtçe yayınlar çıkarmaya, siyasi ve kültürel örgütlenmeler kurmaya başladı. İlk Kürt gazetesi Kürdistan ismiyle 1897'de Botan Beyliği'nin lideri Bedirhan Bey'in oğullarından Mithat Bedirhan tarafından yayınlandı. Hem Türkçe hem de Kürtçe yazıların yer aldığı ve Kürt kültürünü yansıtan gazete, Kürt ulusal hareketleri için bir katalizör işlevi görüyordu. Gazete aynı zamanda, Kürt milliyetçileri için bir platformdu. Bedirhan'ın erkek kardeşleri bu gazetede editör olarak görev aldı. Siyasi şartların değişimlerine bağlı olarak bu gazete, farklı dönemlerde Londra, Cenevre, Folkestone ve Kahire'de basılmıştır.
20. yüzyılın başında Kürtler arasında ulusal bilinç artmıştır. 1908'de Şeyh Abdulkadir'in öncülüğünde Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi kuruldu. 1908 sonbaharında Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti tarafından İstanbul'da Kürt Meşrutiyet Mektebi açılmıştır. Kürt liderlerin çoğu, Kürt ulusal haklarını elde etmek umuduyla 1908'de Jön Türkler liderliğinde yapılan devrimi destekledi.
1908 devrimi sonrasında hak ve özgürlükler konusunda yaşanan yumuşamayı değerlendiren Kürt aydın ve siyasetçiler, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti'ni kurdu. Kurucuları arasında Şeyh Ubeydullahzade Seyyid Abdülkadir (Şeyh Abdülkadir), Emin Ali Bedirhan Paşa ve Ferik Şerif Paşa'nın da bulunduğu bu cemiyet, ilk yasal Kürtçe yayın olan Kürt Teavün ve Terakki Gazetesi'ni çıkarmaya başladı. İstanbul'daki Kürtler arasında yaygın olarak okunan bu gazetede, Kürt kültürü, dili, ulusal birliği ve diğer meseleler enine boyuna tartışıldı. Öte yandan, yapısı, programı ve stratejisi net olmayan Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti, gerçek bir siyasi örgütlenme olarak değerlendirilemez. Fikirleri ve amaçları birbirlerinden farklı olan ancak Kürt milliyetçiliği ve Kürt ulusal siyasi hareketlerinin oluşumunda çok önemli rolleri olan çeşitli Kürt elitleri, bu cemiyetin içinde yer aldı.
Daha sonra, cemiyet içinde liderler arasında ciddi bir güç mücadelesi yaşandı. Bunun sonucunda cemiyet, birbirlerini "vatan haini" ilan eden gruplara bölündü. Bu bölünme, Kürt ulusal hareketlerini ciddi bir şekilde zayıflattı.
Önde gelen Kürt şahsiyetler, Bitlis, Erzurum, Muş ve Musul gibi büyük Kürt şehirlerinde Kürt kulüpleri kurdu. 1908'in sonlarında kayıtlı 700 üye ile kurulan Bitlis'teki kulüp, birkaç ay içinde binlerce üyeye ulaştı. Bu kulüpler, Jön Türkler kulüplerini örnek alırken, bir tür askeri örgütlenme yapısına sahiplerdi. 1912'nin sonunda İstanbul'da Kürdistan Teşrîk-i Mesaî Cemiyeti kuruldu ve aktif biçimde Kürt sorununu gündeme getirdi. Aynı dönemde, Latin alfabesine geçişi ve cinsiyet eşitliğini savunan Kürt örgütlenmeleri ve yayınları da vardı. Latin Alfabesi'ne geçiş ve kadın-erkek eşitliği gibi talepler daha sonra Mustafa Kemal tarafından hayata geçirildi. Yukarıda bahsettiğimiz örgütlenmeler, bu dönemde Kürtlerin modern anlamda siyasi örgütlerin kurulması yolunda ilk adımları attıklarını ve örgütlü siyasi mücadele yürütmek için hazırlandıklarını gösteriyor.
1910 yılında bazı Kürt aydınları ve öğrencilerinin katılımıyla Hêvî (Umut) isimli öğrenci cemiyeti kuruldu. Önceleri gizli bir örgüt olan Hêvî, 1912 yılında yasal statüye kavuştu. Cemiyetin kuruluşuna öncülük edenler arasında Ömer Cemilpaşa, Kadri Cemilpaşa, Van mebusu Tevfik Paşa'nın oğlu Fuat Temo ve Diyarbakırlı Cerrahzade Zeki bulunuyordu. Örgütün fikri liderlerinden Mehmet Şükrü Sekban, daha sonra düşüncülerini değiştirerek, Kürtlerin aslında Türk olduğunu öne sürmüştür.
Hêvî, 1913 yılında Kürt gençlerine ve işçilerine ulaşmak için Türkçe ve Kürtçe olarak yayınlanan Rojî Kûrd (Kürt Güneşi) isimli dergiyi çıkarmıştır. Bu derginin hükümet tarafından kapatılması üzerine örgüt, Hetawê Kûrd (Kürt Günışığı) isimli dergiyi çıkarmaya başlamıştır. Dergi, Kürt milliyetçi ideolojisinin oluşumunu ve Kürt alfabesinde reform yapılmasını teşvik etmiştir.
Bu süreçte, Kürt milliyetçiliğinin gelişimi ile bağlantılı olarak kültürel faaliyetler de artış gösterdi. 1909 yılında, Lutherci misyonerler, Kürtler için ilk okulu İran'ın Mahabad kentinde açtı. 1912 yılında ünlü Kürt lider Simko (Şekak aşiretinin reisi İsmail Ağa), İran'daki ilk Kürt gazetesi Kürdistan'ı çıkarmaya başlamış ve Hoy kentinde ilk Kürt okulunu açmıştır. 1919 ile 1922 yılları arasında, isyan ederek kendi liderliğinde bir yönetim kurmuş, bu yönetimin resmi yayın organı ise Roja Kurd isimli gazete olmuştur.
Sonuç olarak, 1914'te Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasından önce, Kürt siyasi hareketleri ve Kürt milliyetçi bilinci şekillenmiş ve Kürt aydınları artan bir şekilde aktif hale gelmişti. Birinci Dünya Savaşı sırasında ve savaşın hemen sonrasında, Kürt milliyetçiliği daha da gelişti ve neticede Kürt sorunu ortaya çıktı.
Gérard Chaliand, Devletsiz Bir Halk: Kürtler ve Kürdistan, s. 28, (A People Without a Country: The Kurds and Kurdistan).