Marx'ın Artı-Değer ve Emek Değer Teorisi Üzerine Yeni Görüşler

Marx'ın artı-değer teorisi ile Marx'ın emek değer teorisi çok güçlü içsel bağlarla bağlantılıdır. Marx'ın emek değer teorisi içerdiği temel ilkeler bakımından bugün de geçerlidir, bununla birlikte dünya ölçeğinde bu teorinin yorumlanmasında aşılması gereken ciddi sorunlar bulunuyor. Çin'de son 30 yıl içinde bu alanda ciddi aşamalar ve yenilikler kaydedilmiş ve eski hatalı yorumlar büyük ölçüde aşılmıştır.

Marx, genel olarak metaların değerinin üreticilerin farklılaşmamış (sıradan/ortalama) soyut emeği tarafından yaratıldığını savunmuş ve kanıtlamıştır. Aynı zamanda Marx yalnızca canlı emeğin (işçinin emeği) değerin kök kaynağı olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte Marx sermayenin (ölü emek) ve diğer üretim faktörlerinin değerin ve zenginliğin yaratılmasına katkısını ve değere kaynaklık edebileceğini inkar etmemiştir. Çinli Marksist Weiguang'ın bu konudaki şu görüşünü savunuyoruz:

"Canlı emek ekonomik değerin kök kaynağı olmakla birlikte, sermaye, bilim ve teknoloji ve aynı zamanda girişimci emeği de değer üretimine katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla sosyalizmin başlangıç aşamasında bölüşümde emek katkısına göre bölüşüm temel alınmakla birlikte diğer ekonomik faktörlerin sahipleri olanlara (kamu sermayeli şirketlere veya özel şirketlere veya bireysel girişimcilere de) bölüşümde pay verilmelidir." "Bazı araştırmacılar kök kaynak kavramını eksik bir şekilde yorumlayarak tekçi monist bir görüşle bunu biricik tek kaynak olarak yorumlamıştır. Biz sebatlı bir çaba içinde Marx'ın emek değer teorisi üzerine görüşlerimizi derinleştirmeli, fakat hiçbir şekilde bu teorinin temel ilkelerini aşındırmamalıyız. Aynı şekilde hiçbir şekilde burjuva iktisadının "üretim faktörleri-değer teorisini" yol gösterici ilke olarak görmemeliyiz. Marksistlerin bir bölümü tarafından benimsenen Monist değer teorisinin tarihsel kökeninde Kautsky'nin Berstein Revizyonizmine karşı mücadele döneminde değer yasası konusunda yazdığı bazı ifadeler bulunuyor. Kautsky'nin bu eleştiride kullandığı ifadeler ile Marx'ın görüşleri uyuşmamaktadır, böylece Sosyalist akım içinde geleneksel hatalı yorum doğmuştur."

"…Çin'in sosyalist koşullarının genel ortamı içinde, Çin'de 1990'larda özel girişimcilerin ortaya çıktığı toplumsal arka plan ile, işçilerin yarattığı artı değerin kapitalistler tarafından acımasız bir biçimde sömürüldüğü kapitalist ilkel birikim dönemindeki toplumsal-tarihsel arka plan çok farklıdır. Batıda bu ilkel birikim dönemlerinde kapitalistlerin sayısı da çığ gibi artmıştır."

Bilindiği gibi 1875 yılında Marx, Gotha programının Eleştirisi adlı çalışmasında: emek dışındaki unsurları da değerin ve zenginliğin kaynağı olarak tanımlamıştır:

"Emek bütün zenginliğin kaynağı değildir… Burjuvazinin hatalı bir biçimde emeğe doğaüstü bir yaratıcı güç vermek için çok güçlü bir nedeni var… Hangi bölüşüm tarzı olursa olsun tüketim ürünlerinin (araçlarının) bölüşüm tarzı, üretim koşullarının bölüşümünün (bölüşüm tarzının) bir sonucundan başka bir şey değildir. Bu sözünü ettiğim ikinci bölüşüm (üretim koşullarının bölüşümü) aslında bize bizzat belirli bir üretim tarzının asıl niteliğini verir." (Weiguang).

Emek değer teorisi kavrayışımızı daha da derinleştirmek için öncelikle emek kategorisine ilişkin kavrayışımızı gözden geçirmeliyiz. Geçtiğimiz on yıllarda çeşitli ileri teknolojilerin hızlı bir gelişim göstermesi nedeniyle, emek ve emek süreçleri de yeni önemli değişimler geçirmiştir. Daha önce temel emek biçimi olan kol emeğinin yerini giderek daha fazla kafa emeği almıştır. Ayrıca tekdüze bir biçimde tekrarlanan emek biçimleri yerini yenilikçi-yaratıcı emek biçimi almıştır. Öte yandan ekonomik yaşamda yöneticilik emeği ve işletmecilik emeği de giderek artan bir biçimde toplumsal emeğin önemli bileşenleri haline gelmektedir. Bırakalım sosyalizm yolunda ilerleyen ülkeleri, Batılı kapitalist sistemlerde bile, yönetim emeği, işletmecilik emeği, emek süreçlerini yönlendirme, denetim vb. gibi emek biçimleri dahi ikili nitelik taşımaktadır. Bu tür yeni emek biçimleri bir yandan toplumsallaşmış ve giderek daha ileri düzeyde toplumsallaşan üretim ile ilişkilidir. Ülkemizin sosyalist koşullarının genel ortamı içinde, Çin'de 1990'larda özel girişimcilerin ortaya çıktığı toplumsal arka plan ile, işçilerin yarattığı artı değerin kapitalistler tarafından acımasız bir biçimde sömürüldüğü kapitalist ilkel birikim dönemindeki toplumsal-tarihsel arka plan çok farklıdır. Batıda bu ilkel birikim dönemlerinde kapitalistlerin sayısı da çığ gibi artmıştır.

Yorum Bırakınız

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir