Marksizm ve Sosyal-şovenizm / H. Fırat 

Kızıl Bayrak Gazetesinden Alınmıştır 

İşçi sınıfı ve "ittifak hiyerarşisi"

Aydemir Güler incelemekte olduğumuz yazısının o artık tanıdık olan ara başlıklı bölümünde ("Eşitlerin ittifakı diye bir şey yoktur") aşağıdaki pasajları kısa aralıklarla peş peşe sıralıyor:

"Sosyalizme geçişi sağlayacak olan siyasal devrimin proletarya diktatörlüğünün kurulması anlamına geleceği Marx'ın kendine mal ettiği bir 'buluş'. Peki, ittifak iktidarın paylaşılması yoluyla proletarya diktatörlüğünün sulandırılması için mi icat edilmiştir, yoksa işçi sınıfının güç eksiğini kapatarak iktidarını mümkün kılmak için mi? Yanıt açıktır…"

"… Topraksız köylülere toprak dağıtmak gibi, ulusların kendi kaderini tayin hakkı da ittifak stratejisi çerçevesinde gündeme geldi. Ancak kimse ezilen bir milliyetle Rusya işçi sınıfını eşdeğer görmeye kalkmadı!"

"Leninist ittifak kendi içinde hiyerarşiktir. İşçi sınıfının öncü partisi farklı toplumsal enerji kaynaklarını uyum içinde bir araya getirir, proletarya diktatörlüğünün tabanını yaygınlaştırır. Müttefiklerden biri hiyerarşinin tepesinde diğerleri eteklerindedir…"

En sade biçimiyle sormuş olalım: Konusu çok uluslu bir devletin bünyesinde, yani bugünün Türkiye Cumhuriyeti'nde, işçi sınıfı ve ezilen ulus sorunu olan bir yazıda bu düşüncelerin yeri nedir? Konuyu tarihsel olarak henüz devrim öncesi süreçte bulunan bir toplumda ulusal sorun olarak ele almak varken, tutup onu temelden farklı bir tarihsel döneme, proletarya diktatörlüğü koşullarına taşımaktan umulan yarar ne olabilir? Ulusal sorun genel, soyut ve değişmez bir sorun olmadığına göre, her somut tarihi ve toplumsal durumda kendine özgü bir muhteva kazandığına göre, birbirinden temelden farklı tarihsel dönemler ve toplumsal durumlar arasındaki bu keyfi iç içelik, birinden diğerine bu rastgele gidiş gelişler nasıl mümkün olabilmektedir?

Yukarıya bazı örneklerini aktardığımız pasajlarla güya anlatılmak istenen, işçi sınıfının ittifak ilişkilerinde "eşit" bir taraf değil fakat öncü bir toplumsal güç olduğudur. Ama yazık ki sorun hiç de genel bir doğruyu bürokratik-mekanik bir tonda yineleyip durmaktan ibaret değildir. Aydemir Güler Kürt ulusal hareketinin yedeğindeki akımları eleştirmeye, böylece güya kendi sosyal-şoven tutumlarına dayanaklar oluşturmaya çalışırken, gerçekte bir kez daha gülünç durumlara düşmüştür.

İşçi Sınıfının Önderliği

İşçi sınıfının modern burjuva toplumdaki çok özel konumundan kaynaklanan potansiyel devrimci önderlik kapasitesinden hareketle, yukarıdaki türden yavan kıyaslama ya da muhakemelere girişilmez. Teorik ele alış iddiasındaki bir metinde bu hiç yapılmaz. Zira herkesin çok iyi bildiği gibi totolojiden bir şey çıkmaz. Sorun işçi sınıfının taşıdığı bu potansiyelin somut tarihsel bir gerçeğe nasıl dönüştürülebileceğidir. Bu da konumuz bağlamında bizi dosdoğru ulusal soruna ilişkin marksist program ve politikanın kalbine taşır. Böylece de, günümüz Türkiye'si söz konusu olduğunda, başarılı bir toplumsal devrim mücadelesinin biricik gerçek güvencesi olarak devrimci bir sınıf hareketi geliştirebilmenin sorunlarına ve bunun temel önemde bir boyutu olarak da, ulusal sorunda enternasyonalizm ilkesinin politik-pratik gereklerine ulaşmış oluruz.

Aydemir Güler kendi zayıflığını bizzat seziyor olmalı ki, sözüm ona teorik dayanaklar bulmak adına, tutup tartışmayı zafere ulaşmış bir devrimin sonrasına, proletarya diktatörlüğü koşullarına taşıyor. Oysa bunu başarmış bir proletarya, ileri düzeyde sınıf bilinçli, her düzeyde örgütlü ve dahası, adı üzerinde, iktidar düzeyine yükselmiş bir öncü devrimci sınıf demektir. Bütün bunları başarmış bir devrimci sınıfın ittifak ilişkilerinde "eşit" değil fakat önder konumda olması gerektiğini söylemekse abesle iştigal etmek, boş işlerle uğraşmaktır. Bu tarihsel konuma ulaşmış bir işçi sınıfının tüm ezilen ve sömürülen sınıf, kesim ya da katmanlar karşısındaki önder konumu, hiç de potansiyel bir olanak değil fakat düpedüz tarihsel bir olgudur artık. Önderlik kapasitesi kuvveden fiile geçmiş, bir gerçek haline gelmiştir. Tartışmalı bir yan kalmamış, işçi sınıfı devrimci öncü misyonunu, bu alandaki üstünlüğünü ve benzersizliğini, tarihsel olarak kanıtlamıştır.

Yorum Bırakınız

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir