Hakkımızda Sosyalist Birlik (Marksist)
Engels Tarihsel Materyalizm Işığında Sömürü Sorununa Nasıl Yaklaştı

Kemal Okur
Marksistler, bilimsel bir yaklaşımla halkın ve insan toplumunun gelişme ve ilerlemesinin yararına olan her şeyin "adil" olduğunu savunurlar. Tarihte gördüğümüz bütün toplumsal yapılardaki ekonomik ilişkiler öncelikle ve ilk olarak kendilerini bir çıkar ilişkisi şeklinde ortaya koyarlar. Toplumda belirli bir üretim ilişkisi üretici güçlerin gelişim gereksinimlerine yanıt veremez hale geldiğinde bu hakim üretim ilişkileri kaçınılmaz olarak halkın ve çalışan kitlelerinin yaşamlarında ciddi sıkıntılara ve kısıtlara yol açacaktır. Bu dönem geldiğinde geniş halk kitleleri kaçınılmaz olarak ekonomik ve toplumsal sıkıntılar ve yokluklar yaşayacak ve sömürüldüklerini daha derinden hissetmeye ve düşünmeye başlayacaklardır. Yani, böylesi dönemlerde, toplumda halkın çoğunluğunun üzerinde uzlaşmış olduğu adalet düşüncesi krize girecek, ardından ise "ahlaki yozlaşma ve çöküntü" dönemi gelecektir.
Engels bu durumu derinlemesine ele alarak şu değerlendirmeyi yapmıştır: "Sadece ve sadece, verili bir üretim tarzı kendi alçalan eğrisinin epey önemli bir kısmını tanımlamış olduğunda, sadece ve sadece kendi zamanının (ömrünün) yarısını tükettiğinde, sadece ve sadece varlığının koşulları büyük ölçüde ortadan kalkmış olduğunda ve yerine geçecek olan üretim tarzı şimdiden kapıyı çalmaya başlamış olduğunda – sadece bu aşama içinde, halk bölüşümdeki sürekli artan eşitsizliği artık adaletsiz görür, sadece o zaman geldiğinde, ortaya çıkan olgulardan hareketle o bildik ebedi adalet talepleri halk içinde yaygınlaşır." (Engels, Toplu Eserler, Cilt 3, s. 527)
Engels'in bu önermesinden Marksizmin sömürü sorununa bakışına ilişkin yeni bir kavrayış edinilebilir. Engels'e göre, herhangi bir sömürü toplumunda -yani sınıflı toplumda- bu toplumsal sisteminin akıldışılığına uzun vadeli bir bakış açısı ile bakmalıyız, onun belirli bir tarihsel dönemdeki rasyonelliğine bakmak yanıltıcı olabilir.
Dolayısıyla, sosyalizmi inşa etmekte olan topluma -fakat henüz üçüncü toplumsal formasyona (komünist topluma) ulaşmamış olan topluma- da uzun vadeli bir bakışla yaklaşmalıyız.
Aslında, herhangi bir üretim tarzı, gelişmesinin belirli bir aşamasında, belirli derecede bir sömürüye izin verse bile, kendi yükseliş dönemindeyken toplumun çoğunluğu tarafından kabul görür, ya da hatta adil bir üretim tarzı olarak görülür. Sadece ve sadece halkın sürgit artan maddi ve manevi-kültürel gereksinimlerine ve çıkarlarına yanıt vermede başarısız olan ve halkın çoğunluğunun iyi bir geçim ve yaşam sorunlarını çözemeyen bir üretim tarzı adaletsiz olarak görülecek ve nesnel ve öznel koşullar oluştuğunda alaşağı edilecektir.