Çin'deki Başlıca Yedi Politik Düşünce Akımını Doğru Ele Almak

Cheng Enfu ile röportaj…

Çeviren: Cem Kızılçeç

Çevirenin Notları: Aşağıdaki "akademik" tartışma amaçlı yazı Çin kamuoyunda, düşünce alanında var olan çeşitli politik akımları incelemekte ve Çin toplumunda olan ÇKP üyelerini de etkileyen çeşitli ideolojik-politik akımlar ile ilgili bir değerlendirme yapmaktadır. Bize göre bu ünlü akademisyen, yazar, bizzat kendisi Çin'de "yeni sol" ve "eski sol" olarak anılan akımlara yakın bir konumu benimsiyor. Fakat dikkat edileceği gibi kendisini parti çizgisindeki ana akım (mainstream) göstermeye çalışıyor. Çin'de ÇKP belli politik ve örgütsel disiplin kurallarına uymaları halinde bu akımlara mensup kişilerin çeşitli kurumlarda lider konumda görev yapmalarına izin veriyor, böylece ana akım dışındaki akımların, kontrol dışına ve düzen karşıtı bir konuma gelmelerini, önlediği gibi onların eleştirilerinden de yararlanmaya çalışıyor. ÇKP'nin bunu sağlayabilecek teori ve ideoloji araştırma ve geliştirme kurumları var, bugüne kadar ana akım dışındaki diğer akımları sistem içinde tutmayı başarmış durumda.

Çevirenin görüşüne göre, 2012 yılından itibaren—Yeni Dönem olarak anılıyor— ÇKP, belirli iç politika ve dış politika hedefleri için kaslarını gerdiği bir dönem yaşıyor. Bu kas germe aynı zamanda 2008'den itibaren dünyada hakim sistem olan kapitalizmin krizinin Çin için yeni bir fırsatlar dönemi olduğu değerlendirmesi ile el ele gidiyor. Bu yeni yönelim çerçevesinde ÇKP MK Parti içinde siyasi irade birliğini güçlendirecek olan "siyasi disiplin" kavramını ortaya attı ve 2016 yılı 2020 yılı arasında parti üyelerinin disiplin kurallarını düzenleyen yönetmelikler yaptı. Bunlar içinde dikkat çeken Merkez Komitesi Siyasi Büro tarafından getirilen "ÇKP Merkez Komitesi'nin Çalışma Kuralları" yönetmeliğidir, bu yönetmelik 195 kişilik MK'yi, 24 kişilik Siyasi Büronun, 7 üyeli Siyasi Büro Daimi Komitesi'nin ve Parti Genel Sekreterinin çalışma kurallarını düzenlemiştir. Bu siyasi disiplin ilkelerinin Çin akademisinde farklı düşünce akımlarının ve farklı Marksist yorumların ve farklı politik düşüncelerin varlığını kısıtlamıyor. ÇKP ideoloji alanının bir parçası olan akademisyenlerin, medyada öne çıkan kanaat önderlerinin görüşlerinin ana akımdan farklı olması gibi doğal bir durumu ideolojik tartışmalar içinde sistem için bir tehdit olmaktan çıkarabiliyor. Çin'de görüşleri nedeniyle işten çıkarılan, hapse atılan veya dergisi kapatılan kişi ve grup sayısı bir elin parmaklarını geçmez.

Bu röportaj, Temmuz 2012 de Çin'de Guangming Daily adlı önde gelen bir günlük gazetede ve Aralık ayında Hindistan KP (Marxist) in teorik dergisinde İngilizce yayınlanmıştır. Bu tarih Çin'de büyük bir siyasi skandalın patlak verdiği "yeni solun" idolü olan Bo Xilai'nin konumunu ve devletin polis örgütünü kullanarak işlediği yolsuzluklarının açığa çıktığı günlere denk gelmektedir. 1980'den sonraki dönemde bu türden yüksek bir yolsuzluk davası ilke defa ortaya çıkmış, bu küçük grubun 7 kişilik Merkez Komitesi Daimi Komitesi Üyesi Zhou Yonkang'a uzandığı saptanmış ve bu kişi de görevden alınmıştır. Zhou Yonkang Daimi Komitede, MK'nin Siyasi ve Yasal Devlet Departmanının başındaydı, yani Kamu Yargısı ve Kamu Güvenlik Örgütü'nden sorumluydu. Bu kişinin kendisi ve ailesi lehine 20 Milyon dolar yolsuzluk yaptığı kanıtlandı ve ömür başı hapse mahkum edildi. "Yeni solun" idolü olan Bo Xilai, Zhou Yonkang'ın "adamıydı" ve onun yerine geçeceği söyleniyordu.

Çin'deki Marksizm Akademisi Başkanı Prof. Cheng Enfu ile röportaj

Bilindiği gibi Marksizm Akademisi 2005 yılından bu yana Çin Sosyal Bilimler Akademisi adlı –hükümete think-tank hizmeti sunan bir kurum bünyesinde faaliyet göstermektedir.

Cheng Enfu hakkında bilgiler: 1950, Şangay doğumlu, doktora çalışmaları eğitmeni, Merkezi Halk Kongresi milletvekili, Marksizm Akademisinin akademik başkanı (Ç.N: Çin'de bu tür kurumlarda bir de politik sorumlu bulunmaktadır). Bu sorumlulara genellikle başkan yardımcısı ünvanı verilmektedir.

Cheng Enfu partinin çeşitli konularda, özellikle ekonomik sorunlarla ilgili olarak toplantılara davet ederek görüşlerini aldığı, Çin'de ve Japonya'daki çeşitli etkili gazetelerde Çin'in dördüncü nesil iktisatçıları arasında önde gelen bir figür ve Çin'deki önemli "sol görüşlü" iktisatçılarından biri olarak değerlendirilmektedir. Cheng Enfu bu akademinin başkanı sıfatıyla çeşitli görevleri yürütmektedir.

Soru: Sayın C. Enfu, sıkı bir politik inancın önkoşulunun ideolojik netlik olduğu açık. Sizce bugün Çin'deki düşünce yaşamında hangi ideolojik-siyasi eğilimler bulunmaktadır? Bunların temel düşünceleri nelerdir? Sizce Çin sosyalizminin gerekleri çerçevesinde felsefi ve sosyal bilimler alanındaki çalışmalar, hangi yolu ve tarzı izlemelidir?

C.E : Kanımca Çin'de gerçekte bugün yedi önemli ideolojik-siyasi eğilim bulunmaktadır. Bunlar# Neoliberalizm, Demokratik Sosyalizm, Yeni Sol, Eklektik Marksizm, Ortodoks Marksizm, Geçmişi Canlandırmaya Dönük Yeni Konfüsyuscu siyasi eğilim ve Yenilikçi Marksizm. Burada ideolojik-siyasi eğilim terimini nötr bir kavram olarak kullanıyorum, kanımca Marksizm üzerine çeşitli farklı yorumlar da ideolojik-siyasi eğilim olarak nitelenebilirler.

Soru: Britanya'da 1870'lerde ciddi bir ekonomik kriz yaşanmıştı. Bu günlerde T.H. Green ilk kez bir yandan Britanya'daki Liberal geleneği muhafaza eden, öte yandan da devletin ekonomik yaşamda etkin bir rol oynamasını mümkün kılacak ekonomiye devlet müdahalesini öngören neo-liberal teoriyi ortaya atmıştı. 1890 yıllarından itibaren Liberal parti içinde ve dışında kendilerini "kollektivistler" olarak adlandıran çok sayıda radikal aydın, eşitlikçi ve dayanışmacı yeni bir toplum kurma düşüncesini savunmuşlardı. O günlerde bunların savunduğu teorinin halk içinde yaygın kullanılan adlandırılması, Neoliberalizm olmuştu. Sizin "neoliberalizm" kavramınız neleri içermektedir?

BİRİNCİ AKIM: Neoliberalizm

C.E: Neoliberalizm tekelci kapitalist sınıfın ideolojisini, ekonomik teorisini ve politik önerilerini temsil etmektedir. Neoliberalizmin dört teori ve politikası vardır.

Birincisi, Neoliberalizm ekonomik yaşamı kuralsızlaştırmadır (de-regulation). Neoliberalizm, ekonomik hayatın ve bölüşüm ilişkilerinin devlet tarafından planlanmasının ekonomik özgürlüğü tahrip edeceğini ve "ekonomik insanın" coşkusunu öldüreceğini savunmaktadır. En iyi sonucun alınabilmesi için piyasanın özgürce faaliyet göstermesi gerekmektedir.

İkincisi,  Neoliberalizm Çin'de ekonominin özelleştirilmesini savunmaktadır. Bunlara göre ancak özelleştirme koşullarında serbest pazarın işlevleri en iyi bir biçimde ortaya çıkabilir. En etkin işletme tipi özel mülkiyet altındaki işletme tipidir, kamusal kaynaklar özelleştirilmelidir. Çin'deki Neoliberalizm kamusal kaynakları, devlet mülkiyeti altındaki sektörü ve devlet kurumlarını en aza doğru indirme veya sıfırlama çabası içindedir. Çin'de de bunlar toprakların, işletmelerin, okulların, posta hizmetlerinin, madenlerin, kamu tesislerinin ve ulaşımın tümünün özelleştirilmesi gerektiğini savunuyorlar.

Üçüncüsü, Neoliberalizm ekonomik yaşamı liberalleştirmeyi savunmaktadır. Ekonomik ve politik alandaki faaliyetlerde en temel ilke, özgür tercihe saygı olmalıdır. Şahsi mülkiyet edinmede, ticaret yapmada, tüketimde ve istihdamda (çalışma yaşamında) sınırsız özgür haklara sahip olmak gerekmektedir. Fakat Neoliberalizm emeğin özgür dolaşımına karşı çıkmaktadır. Onun ekonomik yaşamın liberalleştirilmesi teorisinin ardındaki gerçek ABD' nin hakimiyetinde yürüyen bugünkü adaletsiz ekonomik küreselleşmeyi ve dünyadaki adaletsiz eski ekonomik düzeni korumaktır.

Dördüncüsü, Neoliberalizm servetlerin kişiselleşmesini savunmaktadır. Refah devletine ve işçilerin ve diğer emekçi kitlelerin yaşam koşullarının iyileştirilmesine karşı çıkmaktadır. Ve bu yaklaşımı, onun en tipik özelliğidir. Bütün bunlara karşın kanımca Neoliberalizmin bu nitelikleri Çin içindeki ve dışındaki akademik çevrelerde yeterince net bir biçimde ortaya koyulmamaktadır. Çin'de, Neo-liberalizm, asgari ücret ve işçiler ile işveren arasındaki iş sözleşmeleri gibi iş yasalarına da karşıdır. Neo-liberalizme ve 1990'lardaki Washington ekonomik doktrinine (Washington Consensus) angaje olduğunu söyleyeceğimiz bu akıma bağlı olanlar sayıca azdır fakat giderek daha fazla etkilerini arttırmaktadırlar. Bana göre, Pekin Üniversitesi profesörleri Zhang Weiying ve Yao Yang Çin'deki Neoliberalizm en önde gelen temsilcileridir.

İKİNCİ AKIM: Demokratik Sosyalizm 

Soru: Demokratik Sosyalizmin dünyada genel olarak yönlendirici ideolojide çoğulculuğu savunduğunu biliyoruz. Demokratik Sosyalizm ilk kez Eduard Bernstein tarafından 1899 yılında Sosyalizmin Önkoşulları kitabında ortaya atılmıştı. Haziran 1951'de de Sosyalist Enternasyonal yaptığı kuruluş konferansında kuruluş ilkeleri olarak Demokratik Sosyalizmin Amaçları ve Görevleri başlıklı bir açıklamayı karar altına almıştı. Bu toplantıda Demokratik Sosyalizm net bir biçimde ideolojik-politik programatik bir başlık haline getirilmiş ve açıkça Bilimsel Sosyalizme karşı konumlandığını ortaya koymuştu.

Sizce Demokratik Sosyalizmi nasıl ele almalıyız?

Demokratik Sosyalizm, sosyal demokrat, sosyalist ve işçi partilerinin uluslararası alanda Sosyalist Enternasyonalin ideoloji sistemlerini tanımlayan bir kavramdır. 20.yüzyılın başlarında Batılı toplumlarda kapitalist reformist bir ideoloji yaygın hale gelmiş ve oradan dünyadaki çeşitli ülkelere de yayılmaya başlamıştır. Bu akımın kaynağı Birinci Sosyalist Enternasyonalin sağ kanadıdır ve kurucu babası ve "Demokratik Sosyalizmin" temel düşüncelerini oluşturan Eduard Bernstein'dır.Bu akım Bernstein revizyonizmini ve Keynes'in iktisadi teorilerini kendi kök kaynakları ve bileşenleri olarak görmektedir. Günümüzde Demokratik Sosyalizm yalnız bir teori olarak değil, aynı zamanda bir siyasi pratik türü olarak değerlendirilebilir. Demokratik Sosyalizmi benimseyen partiler 1920 lerden itibaren iktidar partileri haline gelmişler veya diğer partilerle sıra içinde, kimi zaman o kimi zaman diğerleri, kapitalist ülkelerde iktidarı yönledirmektedirler. Böylece dünyadaki değişimlere büyük etkilerde bulunmaktadırlar.

Birincisi, Demokratik Sosyalizm üstyapıda Marksizmin yönlendirici ideoloji olarak ele alınmasına karşı çıkmaktadır. Demokratik Sosyalizm dünya görüşleri alanında ve yönlendirici ideoloji alanında çoğulculuğu, çeşitli farklı köklerden çıkmış ve ilerlemiş olan sosyalist düşüncelerin çoğulculuğunu savunmaktadır.

İkincisi, Demokratik Sosyalizm burjuva sınıfına özgü olan çok partili politik sistemi ve partilerin dönüşümlü bir biçimde ülkeyi yönetmesini savunmaktadır. Bu inancı benimseyen çeşitli adlarla faaliyet gösteren partiler, içlerinde var olmuş olan işçi sınıfına özgü nitelikleri tasfiye etmişler, etmektedirler ve Marksizmin örgütsel ilkesi olan demokratik-merkeziyetçilik ilkesine karşı çıkmaktadırlar. Çin'deki, Demokratik Sosyalist akım Çin Komünist Partisi'nin bir çıkar grubu olarak kendine özgü özel çıkarları bulunması gerektiğini ve iktidardaki tek güçlü parti olması nedeniyle yolsuzlukları önlemesinin mümkün olmadığını iddia etmektedirler.

Üçüncüsü, Demokratik Sosyalizm, sosyalizmin, üretim araçlarında kapitalist özel mülkiyet kaldırılmaksızın gerçekleştirilebileceğini savunmakta ve sosyalist toplumun sosyalist doğasını belirleyen şeyin üretim araçlarının mülkiyet yapısının asli kamusal nitelikleri olduğu görüşüne karşı çıkmaktadır.

Dördüncüsü, Demokratik Sosyalizm toplumsal gelişmede komünizm hedefinden vazgeçmiştir; bu akıma göre komünizm nihai bir hedef olarak sadece ütopik bir idealdir, ütopyadır ve bunun yerine sosyal adalet, özgürlük, demokrasi ve dünya barışını içeren bir toplumsal sistem hedefi için mücadeleyi önermektedir. Bu sistem, özgürlük, eşitlik ve adalet gibi burjuva akılcılığının ve burjuvazinin etik ilkelerine dayalı olacaktır. Pekin Renmin Üniversitesi profösörü Xie Tao, ve Ulusal Savunma Üniversitesi profösörü Xin Ziling Çin'de bu eğilimin önde gelen temsilcileridir, bunların dergisi Yanhuangchunqiu'dir.

ÜÇÜNCÜ AKIM: Yeni Sol

Yeni Sol akım teorik açıdan olgun olmayışı nedeniyle belirli koşullarda kolaylıkla aşırılık eğilimlerine kayabilir.

Soru: 1960'lı yılların başlarında Çin, Japonya ve ABD'de üniversite öğrencileri ve gençler arasında devrimi destekleyen bir eğilim, Yeni Sol akımını oluşturmaya başladı. Bugün Çin'de de var olan bu akımın ideolojik örüntüsünün 1990'larda oluşturulmuş olduğunu söyleyebiliriz. Ve bu ideolojik örüntü içinde birbiri ile çatışan iki yön göze çarpmaktadır: Birinci yön kendi kendine konuşan bir Liberalizm, diğeri ise keskin bir Yeni Sol yön. Siz Yeni Sol akım üzerine neler söyleyebilirsiniz?

Yeni sol akımın temeli gevşek bir gruplaşmaya dayalı bir aydın akımı olmasıdır. Bu akım gazetelerde ve web üzerinden kamuoyu yaratmaya, akademiyi ve politik alanı etkilemeye çalışmaktadır. Yeni sol akımın birçok üyesi yurtdışında eğitim görmüş veya halen yurtdışında özellikle Amerika'da yaşayan aydınlardan oluşmaktadır. Bu akımın önemli bir teorik mücadele organı Ütopya adlı web sitesidir.Wuyouzhixiang (www.wyzxsx.com).  Bu akımın önde gelen ismi Pekin Üniversitesi Aeronotik ve Astronotik Bilim dalı profesörü Han Deqiang'dır. Bu akımın ilk kurucusu olan Han Deqiang Marksizm üzerine doktora yapmıştır, fakat kendisi Marksist değildir; o sosyalist kamu mülkiyetini destekleyip, Neo-liberalizmi eleştirmesine rağmen, emek değer teorisi ve tarihsel materyalizme karşı çıkmaktadır.

Neo–liberal akım ile yeni sol arasındaki üç fark:

Birincisi yeni sol, Çin'in derinleşen piyasa reformları süreci içinde kontrolü elinde tutacak güçlü bir devletin gerekliliğini savunmaktadır. Bu düşünce 1993 yılında Wang Shaoguang ve Hu Angang tarafından yazılmış olan Çin'de Devlet İktidarının Gücü Raporu'na yansıtılmıştı. Onların bu raporu, merkezi devlete ait vergilerle yerel vergileri birbirinden ayıran 1994 Ocak ayındaki vergi reformunu tetikledi. O zamandan beri bu reformun, Çin toplumu üzerinde uzun erimli önemli bir etkisi olmuştur. Oysa bu konuda neo-liberaller, devletin piyasa ekonomisini teşvik etmek için kendi gücünden vazgeçmesi gerektiğini savunuyorlar.

İkinci olarak yeni sol, kapitalist küreselleşmeyi eleştirmekte ve bunun kapitalizmin Çin'de geniş bir şekilde yayılmasına neden olduğunu öne sürmektedir. Yeni sol görüşlere Çin'deki sosyal sorunların –küreselleşme, uluslararası sermaye ve piyasa ekonomisi gibi–– asıl kökleri Çin'in dışında olan şeylerdir. Fakat bu konuda neo-liberaller iç nedenler üzerinde ısrar etmektedirler ve neo-liberallerin bu toplumsal sorunlara önerdikleri çözüm, daha fazla piyasalaştırma, özellikle siyasi ve ekonomik anlamda neo-liberal reformların yapılmasıdır.

Üçüncüsü, yeni sol, piyasalaştırma reformlarının, zengin ve yoksul arasındaki uçurumun büyümesi sonucunu verdiğini savunuyor. Ekonomik eşitliği vurguluyor ve her ne pahasına olursa olsun ekonomik büyüme düşüncesine karşı çıkıyor. Onlara göre Marksist ve komünist yeniden bölüşüm düşüncesinin tümüyle reddedilmesi acımasız ve ahlâksızcadır; bu da yeni solun güçlü bir ahlâki bakış açısına sahip olduğunu göstermektedir.

Oysa Neo-liberallere göre gelir eşitsizliği piyasalardan değil, birinci olarak başta yolsuzluklardan ve ikincisi siyasi güç ve yetkilerin kötüye kullanılması ile para ve maddi çıkar edinme çabasından doğmaktadır. Neo-liberallere göre bunlar asıl olarak siyasi diktatörlüğün sonucudur.

Yeni solcular, emekçilerin yanında yer almak için ellerinden gelen her şeyi yapmalarına rağmen, eleştirileri ve önerdikleri politikalar genellikle gerçekleştirilebilir değildir; bu ise gerçek yaşamda uygulanmalarının mümkün olmadığı anlamına gelmektedir. Bununla birlikte yeni solun bazı görüşleri Çin toplumunu olumlu şekilde etkilemiştir. Örneğin, ABD'de siyaset bilimi doktorası alan Profesör Cui Zhiyuan, Nanjie Köyü'nde yaptığı alan çalışması ile kolektif işletmelerin daha yüksek verimliliğe sahip olmalarının nedenini göstermek için oyun teorisi ve matematiksel-iktisat yöntemini kullanmıştır.

DÖRDÜNCÜ AKIM: Eski Çin İdeolojilerinden Destek Yaratmayı Hedefleyen Eğilim: Yeni Konfüçyusculuk

Eski Çin'i kutsayan bu akım antik kralları ve Çin'deki eski bilgeleri, kişiliğin en üstün idealleri ve Çin'deki antik toplumu da ideal toplum olarak görmektedir. Bu eğilim Çin'deki diğer bütün toplumsal düşünce eğilimlerine sızarak yükselen bir akım konumuna gelmiştir. Bu yeniden Canlandırmacılar grubu, eski bilgelerin siyasi düşüncelerini ve felsefi görüşlerini adeta taparcasına benimsemekte; Konfüçyüs'ün müşfik yönetim ve sıradan insanların ön planda tutulmaları fikrini övmekte ve Taoizm'in doğal, zincirsiz ve özgür ruhunu savunmaktadırlar. Aynı şekilde Antik etik anlayışı da benimsemekte ve yardımseverlik, adalet, ritüeller, bilgelik ve kamuya hizmet anlayışını üstün tutmaktadırlar. Bu akımdakiler mükemmel bir bilimsel sosyalist etiğin, Konfüçyüsçülük'ün özünün gelişmesi sonucu olabileceğini öne sürmektedirler. Bu akım, Konfüçyüsçülük'ün sosyalist bir topluma uygun olduğuna ve muhtemelen Konfüçyüsçülük'ün insanlığın, Doğu'da ve Batı'da gelişmiş en ilerici düşüncelerinin kristalleşmesi olduğuna inanmaktadır. Onlara göre, Konfüçyüsçülük'ün kökeni ve uygulamaları, yalnızca Çin sosyalizminin hızlı ve sağlıklı ilerlemesini güvence altına almakla kalmayıp, aynı zamanda Marksist teorileri de devrimcileştirecektir. Böylece onlar Konfüçyüsçülük'ün, dünyayı komünist topluma götürecek bir deniz feneri olduğunu düşünüyorlar.

Canlandırmacılığın önde gelen temsilcileri Deng Xiaojun ve Jiang Qing'dir. Deng Xiaojun, 1995 yılında Sichuan Halk Yayınevi tarafından yayınlanan Konfüçyanizmve Demokratik Fikirlerin Mantıksal Bileşimi kitabının yazarıdır. Bu kitaptaki, teorik yönelimine ve ana mantığına bakıldığında, Konfüçyüsçülük'ün aslında modern demokratik fikirlerle uyumlu olduğu sonucuna varıyordu. Bu nedenle ona göre Konfüçyüsçülük ve demokratik fikirler mantıklı bir şekilde birleştirilebilir ve birleştirilmelidir.

Yeni Konfüçyüsçülük'ün en etkili sözcüsü olarak bilinen Jiang Qing, 2003'de SDX Joint Yayınevi tarafından yayınlanan Siyasi Konfüsyüsçülükadlı kitabında, Çin'deki Konfüçyüsçülükde, zihin – doğa hakkındaki Konfüçyüsçü teorilerin yanı sıra, siyasi bir Konfüçyüsçü geleneğin de bulunduğunu ileri sürmektedir. Ve Konfüçyüsçülükteki bu siyasi gelenek, Batı siyasal düşünce geleneğinin yerini alabilecek ve Çin'in mevcut siyasi gereksinimlerini karşılayabilecek büyük bir kaynaktır. Jiang Qing, yukarıdaki teorisini anlatırken aynı zamanda Deng Xiaojun teorisini de eleştirmekte ve reddetmektedir.

Hatta bazı canlandırmacı işadamları, uluslararası pazarları ele geçirmek için yüz milyonlarca insanı yurtdışına göç ettirmemiz gerektiği şeklinde saçma bir fikri ortaya atmışlardır. Aslında, kanımca Konfüçyüsçülük siyasi (veya devlet) düzeyinde değil, yalnızca sivil toplum ve kişisel düzeyde canlandırılabilir ve canlandırılmasına izin verilebilir. Onların çabalarının Çin'in ulusal köklerinin korunması açısından belirli bir meşruiyeti, geçerliliği ve belirli ölçüde bir yararı olduğunu kabul edebiliriz, fakat kesin olarak söyleyebileceğimiz şey şudur: Canlandırmacı eğilimin düşünce ve teorilerinin ileriye dönük herhangi bir sonuç getiremeyeceği kesindir.

BEŞİNCİ AKIM: Eklektik Marksizm

Soru: Engels'in "Anti-Dühring" ve "Klasik Alman Felsefesinin Sonu ve Ludwig Feuerbach" adlı iki eseri ve Lenin'in "Materyalizm ve Ampiriyokritisizm" eserleri Marksist Felsefenin özünü ortaya koymaktadır. Bu eserler doğru anlaşılmadıkça Marksist Felsefenin temel ilkelerinin doğru bir biçimde anlaşılamayacağı; doğru ve bilimsel bir dünya görüşü ve yaşam felsefesi oluşturulamayacağı açıktır. "Eklektik Marksizm" terimi birçok dergide ve söylemde sık bir biçimde kullanılmaktadır. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz.

Eklektik Marksizm Çin'deki ideolojik eğilimlerden biridir. Bu düşünceye ve sahip olduğu metodolojiye yakından baktığımızda baş çelişme ile ikincil çelişmeler arasında ayrım yapmadığını, bunları net bir biçimde ortaya koymadığını görebiliyoruz. Veya bunların bir çelişmenin asli yanı ile ikincil yanı arasında ayrım yapmadıklarını söyleyebilirim. İlkesiz bir biçimde birbirine tamamen karşıt olan bakış açılarını mekanik bir biçimde harmanlamaya çalışmaktadırlar. Bunlardan bazıları Batıdaki burjuva iktisadının temel bazı teorilerine büyük bir değer atfetmektedirler, böylece mesela bencilliği insanın doğası olarak kabul etmekte ve bu iktisadın egoist/bencil ekonomik insan hipotezini tümüyle savunmaktadırlar. Hatta bunlar toplumda sosyal tabakalar arasında toplumsal işbirliğine ve kamusal refahın artışına katkıda bulunacak yegâne şeyin ekonomik insanın bencilliği olduğunu savunmakta, işçilerin sömürülmelerini hiç dikkate almadan tamamıyla mülk sahipleri adına konuşmaktadırlar. Bu eğilimi dört hipotez başlıklı uzun makalemde eleştirmiştim.

Bu eğilim tek yanlı bir biçimde verimliliğe vurgu yapmakta ve eşitlik hedefini göz ardı etmektedir. Merkezi Parti Okulunda çalışan bir profesör olan Wang Dongjing, Dong Degang ve Wang Changjiang'ın bu eğilimin temsilcilerinden olduğunu söyleyebilirim. Bunların Partinin kurumları tarafından çeşitli eleştiriler aldığını da söyleyebilirim.

Wang Dongjing bir yandan Marksizme karşı çıkmazken, öte taraftan modern burjuva iktisadının Çin'in ekonomik reform ve açılma strateji gelişimine yol gösterebileceğini savunmaktadır. Fakat kendisi aynı makalesinin sonuç bölümüne Deng Xiaoping Teorisi ve Jiang Zemin Düşüncesi'ne büyük değer verdiğini de eklemiştir. Bu nedenle Eklektik Marksizmin bir figürü olarak sınıflandırılması doğrudur.

Merkezi Parti Okulu Felsefe Bölümü eski müdür yardımcısı Dong Degang da "Mülkiyet Konusuna İlişkin Olarak Zihinlerimizi Daha Da Özgürleştirmeliyiz."[1] başlıklı makalesinde: Çin'in reform stratejisinin üretici güçleri özgürleştirme çizgisini ve bunun yanı sıra halkın çıkarlarının gözetilmesi kriterlerini doğru bir şekilde uyguladığını ve mülkiyet yapısındaki değişiklikleri bu kriterlere göre düzenlediği yorumunu getirerek, bu doğrultuda da yapılan reformların ekonomide özel sektörün payını arttırdığını vurgulamıştır. Dong Degang bu yorumunda Çin'in reform stratejisinin, sosyalizmin temel özelliklerinden biri olan kamu mülkiyetinin hakim konumda kalması kriterini dikkate almadığını savunmaktadır. Oysa bu yorum yalnızca kişisel bir temennidir. Dong Degang, bu yazısında hatalı bir biçimde "sistemde düzeltmeler ve değişiklikler yaparken, sosyalizmin amaçlarına ve sosyalist yola bağlı kalmanın, zaten sosyalizmi gerçekleştirmek anlamına geldiğini" ve bunun yeterli olacağını belirtmiştir.

Dong Degang, ekonomide kamu sektörü ile özel sektör arasındaki oran konusunda endişe etmememiz gerektiğinin altını çizmektedir. Ona göre, bunun yerine üretici güçleri geliştirme temelinde, ekonomik kalkınmanın meyvelerini halkın büyük çoğunluğu tarafından paylaşılır hale getirmeye, halkın çıkarlarını kollamaya daha fazla önem vermeliyiz. Dong Degang, ekonomik kalkınmanın meyvelerinin halkın büyük çoğunluğu tarafından paylaşılması düşüncesinin sosyalizmin ortak refaha ulaşma amacı ile aynı şey olduğunu savunuyor. Fakat bence bu "ekonomik kalkınmanın meyvelerinin halkın büyük çoğunluğu tarafından paylaşılması" hedefi soyut bir ortak refah kavramıdır. Çünkü Dong Degang'ın bu hedef tanımı sosyalizmin temel özellikleri olan kamu mülkiyetinin egemen konumda bulunması ilkesini ve herkese emeğine göre şeklindeki bölüşüm ilkesini yok saymaktadır.

Marx'ın – kamu mülkiyeti kavramı ile değiştirilebilir bir kavram olarak kullandığı – benzer bir fikre dayanan sosyal mülkiyet kavramı, halkın üretim araçları mülkiyetine sahip olması ve bunların üretimde kullanılmalarını ifade eder. Biz, bugünkü tarihsel koşullarda bunları (kamu mülkiyeti kavramı ile sosyal mülkiyet kavramını) kesin bir biçimde ayırıp, birbirinin karşısına koyamayız. Devletin ortadan yok olmasından önceki içinde bulunduğumuz bugünkü sosyo-tarihsel koşullarda, halkı temsil eden kuruluşlar ancak, "proletaryanın egemen sınıf olarak örgütlendiği" sosyalist devlet olabilir.

Sosyal mülkiyet kavramının, katı bir şekilde kamu mülkiyeti kavramına karşıtlık içinde tanımlanması halinde, sosyalist kamu mülkiyetini esas alan bir sistemi öne sürmek için gerekli temelden yoksun kalırız ve ülkedeki sosyalist ekonominin yönlendirici sektörü olarak ekonomide devlet mülkiyeti olan sektörü savunamayız. Eski Sovyetler Birliği ve Çin'in sosyalist uygulamaları, kamu mülkiyetine dayalı sosyalist sistemin, kapitalist sistemden daha üstün olduğunu yeterli bir şekilde kanıtlamıştır.

Kamu mülkiyeti altındaki sektörün ülke ekonomisi içerisindeki payının azalmasının, gerçekten Parti'nin iktidarının temelini zayıflatmayacağı doğru mudur? Açıkçası benim yaptığım hesaplamalara göre, Çin'in ulusal ekonomisinde devlet ekonomisinin oranı 1/3'den aşağı düşerken, özel ekonomi ve yabancı ekonomilerin oranı, 2/3'e çıkmıştır.

Bu durum toplumsal servetin giderek bir kaç kişinin elinde yoğunlaşmasını getirecektir. Oysa Deng Xiaoping ileri yaşlarında bizi, "Çin'de sosyal kutuplaşma çizgisi başarılı olamaz yalnızca sosyalizm Çin'in sorunlarını çözebilir"[2] diyerek Partiyi uyarmıştı.

Merkezi Parti Okulu Parti İnşa Bölümü yöneticisi Wang Changjiang, Merkezi Parti Okulu'nun desteği ile çıkan Study Times dergisinin 534. sayısında "Parti'nin kendi özel çıkarları olduğu nesnel bir gerçekliktir" başlıklı bir makale yayınladı. Onun bakış açısına göre, ancak ve ancak Parti'nin çıkarlarının varlığını pratik içinde ve gerçekçi biçimde kavradığımızda, toplumdaki çeşitli çıkarlar arasındaki ilişkiyi, özellikle halkın çıkarları ile onların temsilcisi olarak Parti'nin çıkarları arasındaki ilişkiyi nesnel olarak inceleyebilir ve ancak böyle bir anlayışla Parti'nin çıkarlarını doğru bir şekilde uygun bir konuma yerleştirebiliriz.[3]

Bu görüş, açıkça Komünist Manifesto'nun ilkelerine ve Çin Komünist Partisi'nin parti tüzüğüne aykırıdır. Komünist Manifesto'ya göre, Komünist Partisi, bir bütün olarak proletaryanın çıkarlarının dışında, herhangi bir farklı çıkara sahip olamaz. Aksine, Çin Komünist Partisinin tüzüğüne göre, partinin can-ı gönülden halka hizmet konusunda ısrarcı olması gerekir. Çin Komünist Partisinin, işçi sınıfının ve halkın ezici çoğunluğunun çıkarları dışında veya bu çıkarların üzerinde hiçbir özel çıkarı olmamalıdır.

Eklektik Marksizm ekonomik ve siyasi reformlar sürecinde, eleştirilerimizin başlıca hedeflerinden biridir. Gerçek Marksizmin ve Çin Komünistlerinin büyük stratejisi olan – Çin'e Özgü Sosyalizmin gerçek anlamda ne olduğunun ortaya konulabilmesi için, eklektik Marksizm düşüncesinin eleştirilmesi önemlidir.

(Ç.N.: Çin'de 33 idari bölüm (eyaletler, özerk bölgeler ve özel yönetim bölgeleri yani (Hongkong/Makao), bu idari bölümlerin hepsinde birer Parti Okulu bulunmaktadır. Bu okulların işlevi, parti ve devlet kadrolarının teorik ve pratik alanlarda eğitimidir. Bu okullar özgün yanlarının yanı sıra mevcut üniversitelere benzer bir akademik yapıya ve kadroya sahiptir).

ALTINCI AKIM: Gelenekselci veya Ortodoks Marksizm

Ortodoks Marksizmin önde gelen medya aracı Mao'nun Bayrağı adlı web sitesidir. Bu web sitesi, Mao Zedung'un bayrağını yükseltme çağrısı yapmaktadır. Burada parti içi ve dışından birçok eski kadro ve görevli olduğu gibi aralarında yaşlı kuşak akademisyenler de bulunmaktadır. Bu akımın önde gelen temsilcileri arasında Bai Yang ve (Çin Ulusal İstatistik Bürosu eski yöneticisi) Li Chengrui bulunmaktadır. Bai Yang'ın "Mao Zedung'un Bayrağını Savunalım" başlıklı metni, bu akımın manifestosu niteliğindedir.

İlk olarak, Mao Zedung Düşüncesi'nin yönlendirici konumu yeniden sağlanmalıdır. Bu akımın asıl hedefi ülke anayasasını ve Parti programını ve parti tüzüğünü savunmaktır. Onlara göre 1980'lerden bu yana partide savunulan Dört Temel ilke arasında en önemlisi Mao Zedung Düşüncesi'ne bağlılık olarak görülmelidir.[4]

Çünkü, bu ilke ÇKP nin varlığının temeli ve onun ülkeyi yönetmesinin ve ülkeyi enerjik bir biçimde canlandırmasının temelidir. Tabii ki aynı zamanda bu ilke, gelişme ve yenileşme çabalarının itici gücü olmalıdır.

İkincisi, bunlara göre Mao Zedung'un mercek altına alınan ve "aşağılanan" ileri yaşlarında yazdıkları ve yaptıkları (Ç.N.: Genellikle ölümünden önceki son yedi yılı kastediliyor) adil bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.

Başkan Mao Zedung'un bu yılları aslında en parlak yıllarıdır ve o tüm yaşamını halka hizmete ve komünizm için mücadeleye adamıştır. Adil bir değerlendirme, esas olarak onun önderlik ettiği Kültür Devrimi'ni pratik, gerçekçi, nesnel bir biçimde değerlendirmelidir. Bu partimizin ihmal etmemesi gereken temel bir görevdir. Çeşitli olağanüstü karmaşık nedenlerden dolayı Kültür Devrimi, her şeyi yıkmak ve topyekûn iç savaş ortamı yaratmak gibi, Mao Zedung'un da belirttiği ciddi hatalar yapmıştır. Bununla birlikte Kültür Devrimi'nin genel yönelimi, ilkeleri, politikaları ve asıl ruhu tamamen doğrudur.

Üçüncüsü, Başkan Mao ve Mao Zedung Düşüncesi dinamik bir biçimde incelenmelidir. Deng Xiaoping, Başkan Mao olmaksızın yeni Çin'in olamayacağını özellikle vurgulamış ve ayrıca Mao Zedung Düşüncesi'nin, Partinin birkaç kuşağını iyi bir şekilde eğittiğini belirtmiştir. Mao Zedung Düşüncesi'nin bayrağını kuşaktan kuşağa sonsuza kadar yükseklerde dalgalandırmalıyız. Ancak, Ortodoks Marksistlere göre 1990'lardan bu yana, Başkan Mao ve Mao Zedung Düşüncesi'nin yaygınlaştırılması çabası zayıf ve güçsüz kalmıştır.

Dördüncüsü, Mao Zedung'un olumsuzlanarak şeytanlaştırılması ciddi bir biçimde eleştirilmelidir. Başkan Mao'nun zihninde, halk tanrıdır ve halkın kalbinde Başkan Mao kızıl güneştir. Geçtiğimiz 30 yıl içinde, resmi çevrelerde Başkan Mao'nun son yıllarının tamamen inkâr edilip eleştirilmesine rağmen, sivil toplumda sıradan insanlar, kendiliğinden dalga dalga bir "Mao heyecanı" yaratarak Başkan Mao'nun anısına çeşitli şekillerde faaliyetler yürüttüler. Ancak, bazı sözde elitler kamuoyundaki bu eğilime karşı defalarca savaşmış ve Başkan Mao'yu olumsuzlayarak şeytanlaştırmak için ardı ardına tepkiler göstermişlerdir. Ortodoks Marksistlere göre Li Rui ve Yuan Tengfei, bu şeytanlaştırma davranışının temsilcileridir.[5]

Bu geleneksel Ortodoks Marksist düşüncenin olumlu etkisi ve önemi, özellikle neo-liberalizm, demokratik sosyalizm ve eklektik Marksizm gibi sağdaki görüşleri sert ve çarpıcı bir biçimde eleştirmesidir. Fakat eleştirilerinin bazıları, özellikle Kültür Devrimi'ni savunan görüşleri, çok ileri gitme eğilimindedir. Eleştirilerinde ana hedef ve diğer ikincil hedefler arasında ayrım yapmaksızın topyekûn eleştiriyi benimsemektedirler. Hedef aldıklarının isimlerini açıklayarak eleştirme taktiğini benimsemektedirler. Ve bu akımı destekleyen yaşlı akademisyenler, yerli ve yabancı literatürü izlemede yeterince iyi değildirler. Bu nedenle yazılarının aşırı derecede eleştiri içerdiği, fakat yeterli üretken yaratıcılıktan yoksun oldukları görülmektedir.


[1] Dong Degang. Mülkiyet Sorununda Zihnimizi Daha Da Özgürleştirmeliyiz; http://news.163.com/08/0229/08/45RUN67600012I5M.html.

[2] Çin Komünist Partisi Literatürü Araştırma Merkezi.2004. Deng Xiaoping Döneminin Tarihçesi (1975-1997). Cilt. 2: 1317. Beijing: Merkezi Arşiv Yayınevi

[3] Wang Changjiang: Partinin Kendi Özel Çıkarları Olduğu Nesnel Bir Gerçekliktir. Study Times Dergisi, no. 534.

[4] Dört Temel İlke Şöyledir: Sosyalist yola bağlı kalmak; Sosyalizmin inşasında Parti önderliği ilkesine bağlı kalmak; Marksizm-Leninizm ve Mao Zedung Düşüncesi'ne bağlı kalmak ve Halkın Demokratik diktatörlüğü –ya da proletarya diktatörlüğü ilkesine bağlı kalmak. Deng Xiaoping'e göre reformlar süreci boyunca bu dört büyük ilkeye büyük bir dikkat gösterilmeli ve en az 2050 yılına kadar bu ilkelere sıkıca bağlı kalınmalıydı.

YEDİNCİ AKIM:  Yenilikçi Marksizm Akımı

Yenilikçi Marksizm'in akademik temsilcisi, eskiden Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nin (CASS) Başkan Yardımcısı olan ve şimdilerde de CASS'da özel danışman olarak görev yapan ünlü ekonomist Liu Guoguang'dır. Bu satırların yazarı da, bu alanın önde gelen akademik temsilcilerinden biri olarak gösterilmektedir. Kanımca Yenilikçi Marksizm, temel yönü ve teorileri açısından Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi'nin çizgisi ile uyumludur.

Birincisi, yenilikçi Marksizm akımı benimsediği yol gösterici ideoloji açısından, Çin'de Marksizmin üstyapıda önderlik konumda bulunmasında ve bu konumunu korumasında ısrar etmektedir. Elbette, yol gösterici ideoloji formülasyonu, doğal olarak farklı sosyalist ülkelere göre değişmektedir. Vietnam'da Ho Chi Minh Düşüncesi, Küba'da Jose Marti Düşüncesi ve Kuzey Kore'de Kim Il Sung'un Juche Fikri şeklini almaktadır.

Bana göre Çin'de – bazı bitmez tükenmez isim listeleri kullanmak yerine – Çin'in yol gösterici ideolojisinin formülasyonu, tek bir cümlede birleştirilmelidir – Çin'in yönlendirici ideolojisi Marksizm-Leninizm'dir ve onun Çin'e özgü biçimde yerelleştirilmiş teorileridir. Çünkü, bugünkü haliyle devam eden uygulamada sürdürülen ifade biçimi akademik çevrelerde yer yer bir alay vesilesi haline gelmiştir.

(Ç.N.: Çin Komünist Partisi (ÇKP) Marksizm-Leninizm, Mao Zedung Düşüncesi, Deng Xiaoping Teorisi ile önemli Üç Temsil Düşüncesi ve Gelişmeye Bilimsel Bakış Açısı Düşüncesini eylem ve teorik temellerinin kılavuzu olarak almaktadır. Yazar bunu kastediyor.)

İkincisi, siyasi sistem anlamında, yenilikçi Marksizm, Çin işçi sınıfının siyasi partisinin önderliği ilkesine bağlıdır. Çin'in Marksistleri, doğası bakımından Komünist Partisinin işçi sınıfının öncüsü olduğu ilkesi ile demokratik merkeziyetçilik örgütsel ilkesine ve sosyalist davaya önderlik etmede Komünist Partinin önderliği ilkesine bağlı kalmalıdırlar. Bugünkü aşamada Komünist Partisi önderliğinde 8 demokratik parti ile yürütülen çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemi demokratik merkeziyetçiliğin bir biçimidir.

 Komünist Parti önderliğindeki çok partiye dayalı işbirliği ve siyasi danışma sistemi, Komünist Parti ve onun yönetimi altındaki ülke için temel bir örgütsel ilkedir. Komünist Parti önderliğindeki çok partiye dayalı işbirliği ve siyasi danışma sistemi aynı zamanda Parti içindeki ilişkileri ve parti ile Parti dışındaki insanlar ve kurumlarla olan ilişkileri doğru şekilde ele almanın da politik ölçütüdür.

Çin'deki Politik yapının yenilenmesi ve yeniden yapılandırılması sürmelidir: Sosyalizmin niteliğini koruyan bir tarzda, partiler arasındaki ilişkileri, Halk kongresi ile bakanlar kurulu (hükümet) arasındaki ilişkiler iyileştirilmeli, parti içi demokrasi ve katılımcı demokrasi daha da güçlendirilmelidir. Hukuk sisteminin iyileştirilmesinde Batılı kapitalist sistemi kopya etmemeli, daha gelişkin hukuk sistemi oluşturulmalıdır: Bu sistemin özü "öncelikle halka hizmet ilkesini" benimsemeli oligarklara hizmet etme anlayışından uzak durmalıdır.

Üçüncüsü, ekonomik sistem sorunu alanında yenilikçi Marksizm, Çin'de üretim araçları üzerinde kamu mülkiyetinin egemen konumunun korunması konusunda ısrar etmektedir. Temel ekonomik sistem açısından sosyalizm ve kapitalizm arasındaki esas fark üretim araçlarının toplumsal mülkiyet altında olan yapısıdır. Kamu mülkiyetinin hem nitel hem de nicel avantajlarıyla güçlü bir devlet sektörü ekonomisi biçiminde egemen olması, güçlü bir ülke ve sosyalizmin inşasında çok önemli bir rol oynar ve ayrıca halkın daha iyi koşullarda yaşamasına hizmet eder. Bu nedenle, Komünist Partisinin devlet sistemine önderliğini de içeren siyasi, ideolojik ve toplumsal üstyapıya hizmet edecek olan şey bu sosyalist niteliği taşıyan bir ekonomik temelin varlığıdır.

Yenilikçi Marksizm sosyalist toplumda üretim araçlarında kamu mülkiyetinin hakim konumda kalmasını savunmaktadır. Yenilikçi Marksizm ayrıca kamu mülkiyetinin toplam içinde oranının ve bu sektörde çalışan işçilerin toplam işçilere oranının korunmasını önemli görmektedir.

Dördüncüsü, Yenilikçi Marksizmi, nihai amacı bakımından ele alırsak: Yenilikçi Marksizm, Çin'in sosyalizmin nitelikleri ve ilkeleri şeklinde tanımladığımız teoriye bağlı kalması gerektiğine inanmaktadır. (Ç.N: Sosyalizmin Niteliklerinin Ne Olduğu teorisi, Çin'e Özgü Sosyalizm olarak anılan teorik sistemin içerdiği 15 alt teoriden biridir.)

Bu teori sömürü ve kutuplaşmayı ortadan kaldırırken, üretici güçleri özgürleştirmeyi ve geliştirmeyi sonuçta üretici güçlerin muazzam ölçüde ilerlemesi ile sosyalizme dayalı ortak bir refah düzeyine ulaşmayı ve komünizmi (meta üretiminin ,sınıf bölünmeleri ve sınıf savaşlarının olmadığı) gerçekleştirmeyi savunmaktadır. Söz konusu teoriye göre bu amaca ulaşma süreci uzun bir tarihsel evrim ve sosyalist sistemde uzun bir yenilenme sürecini gerektirecektir.

Marksizm akademisi tarafından yayınlanan Marksizm Araştırmaları Dergisi (Studies on Marxism)ve Marksist Makalelerden Seçmeler Dergisi (Marxism Digest) bu yenilikçi Marksizmi temsil eden yayınlardır. Özellikle ikinci dergi yenilikçi Marksizmin teorik bakış açılarını ortaya koyma üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca, Marksizm Araştırmaları Ağı (myy.cass.cn) adlı web sitesi de yenilikçi Marksizmin teorik dinamiklerini yansıtmaktadır. Diğer iki uluslararası akademisyenle birlikte benim editörlüğünü yaptığımız Uluslararası Eleştirel Düşünce (Routledge Press) ve Dünya Ekonomi-Politik İncelemeleri (Pluto Press) adlı İngilizce dergiler de Yenilikçi Marksizmin uluslararası medyadaki temsilcileridir.

Kanımca, Çin'de teorik yenilik ve araştırma çabası veya politikalar oluşturulması çabası "dış dünyanın koşulları" da dikkate alınarak, fakat sonuçta nihai olarak Çin'deki özgün duruma dayandırılmalıdır. Politika oluşturmada doğru öncelik sıralamasını seçerken – dışa açılma ve reform stratejisini veya Çin'in kalkınmasıyla ilgili diğer önemli politikaları yürütürken – birinci öncelikle ülke içindeki ve dış dünyadaki durumu yani içinde bulunduğumuz dönemi doğru anlamak gerekmektedir. İkincisi bunun ardından bazı özgün gerçeklikleri tanımlayarak belirli bir öncelikli politika belirlenmeli, üçüncü aşama olarak bu politikayı uygulamaya sokarak doğruluğunu pratikte sınamak gerekir.

Eğer bu sıralama tersine çevrilirse, örneğin politikaların sınanması sadece zihinde yürütülürse, ya da yetkililer, bu zihinsel sınamaları, kendi istekleri ve özlemleri doğrultusunda olumlu olarak değerlendirir ve uygulamaya geçirmeye girişirlerse, yasa ve yönetmeliklere dayandırılmadan oluşturulan bu politikalar genellikle, sonraki uygulamalarda, birçok sakıncalara yol açacaktır.

Marksizmin yenilenmesini nasıl ele almalıyız?

Kısacası, Çin'de, Marksizmin yenilenmesi, şu temel ilkeleri dikkate almalıdır: Yenilemede bir yandan "Marksizm temel olmalı, ulusal miras kök olmalı ve Batılı düşünce araç olmalıdır". Öte yandan bu yenileme çabası dünyadaki durumu ve dünyanın sosyal gerçekliğini dikkate almalı, ÇKP'nin önderlik konumunu ön planda tutmalıdır. "Kapsamlı bir yenileme" ancak bu ilkeler çerçevesinde olabilir.Yenilikçi Marksizmin bakış açısını ve hangi alanlarda önemli bir rol oynayabileceğini daha da netleştirirsek, şunu söyleyebiliriz: Sosyalizmin ve onun bilimsel gelişmesinin 21. yüzyıldaki yönü, bir "kurumlar sistemi" geliştirmeye ve mükemmelleştirmeye odaklanmalıdır.

Yenilenmesi gereken kurumlar nelerdir?

BİRİNCİ KURUMSAL SİSTEM: Ekonomik sistemin inşası bakımından Çin'e Özgü Sosyalizm yaklaşımına göre, ekonomik sistemi iyileştirme çabalarımızda kamu mülkiyetinin egemen konumda olacağı, bunun yanında farklı mülkiyet biçimlerinin de yan yana bulunabileceği bir yol izlenmelidir. Temel ekonomik sistem açısından sosyalizm ile kapitalizm arasındaki esas fark üretim araçlarının toplumsal mülkiyet altında olduğu yapıdır. Bizim bu önermemiz Deng Xiaoping'in savunduğu şeyi başka bir biçimde ifade etmekten başka bir şey değildir. Bu nedenle Deng Xiaoping teorisinin sistemi ile tamamen uygunluk içindedir.

Kamu mülkiyetinin sahip olduğu hem nitel hem de nicel avantajları taşıyan güçlü bir devlet ekonomisinin var olması ve bu devlet sektörünün egemen olması ve bunun yanında aktif ve iyi işleyen bir kolektif mülkiyet işletmeleri ve kooperatifler sektörünün bulunması güçlü bir ülkenin ve sosyalizmin inşasında çok önemli bir rol oynar ve ayrıca halkın daha iyi koşullarda yaşatılmasına hizmet eder.

Bu nedenle de böylesi bir ekonomik sistem üstyapı açısından bakıldığında sosyalist üstyapının ekonomik temelini oluşturmaktadır. Ayrıca, böylesi bir ekonomik sistem Jiang Zemin'in de belirtmiş olduğu gibi, bu üstyapının ana parçası olan, Çin Komünist Partisi'nin önderliğinin ve iktidarının da ekonomik temelini oluşturur.

Çin, şimdilik üretici güçlerinin genel olarak azgelişmiş olması nedeniyle üretim araçlarında kamusal mülkiyeti alel acele hemen tam anlamıyla gerçekleştirmeye girişememektedir, fakat buna karşın çeşitli özel sektör dallarını teşvik etme çabası sürdürülürken de kamu mülkiyeti sektörünün egemen konumu korunmalıdır.

Ancak ve ancak sosyalist piyasa ekonomisi koşullarına ve kamu mülkiyetinin egemen konumda olması ilkesine bağlı kalındığı takdirde, servetlerin ve gelirin bölüşüm sisteminin "herkese emek katkısına göre" şeklindeki sosyalist bölüşüm ilkesinin yönlendirdiği ve hâkim olduğu bir bölüşüm sistemi olmasını güvence altına alabiliriz.

Ancak ve ancak bu yolla servetlerin ve gelirin bölüşümünde iyileştirmeler yapabilir, böylece ortak refah, eşitlik ve adaletin sağlanması ve kalkınmada insanı merkez alan bilimsel görüşün uygulanmasını gerçekleştirebiliriz. Bunu başardığımız takdirde bütün bunlar katılımcı demokrasi için ekonomik temeli oluşturacak ve aynı zamanda bize sağlıklı ve hızlı ekonomik ve sosyal gelişmeyi başarma olanağını sağlayacaktır.

(Ç.N.: Çin'de ÇKP, "herkese emek katkısına göre" şeklindeki sosyalist bölüşüm ilkesinin yanı sıra, emek dışındaki diğer ekonomik faktörlerin katkıları karşılığında bölüşümden pay almalarını meşru görmektedir, sermaye, teknoloji vb.) fakat asıl bölüşüm ilkesinin "herkese emek katkısına göre" olması gerektiğini savunmaktadır.

İKİNCİ KURUMSAL SİSTEM: İkincisi, siyasi sistem sorununda "üç öğe ve dört katman" sistemini geliştirip, ilerletmeliyiz. Bu da, şu üç öğenin organik birliği konusunda ısrarcı olmak anlamına gelir: ÇKP'nin önderliği, halkın ülkenin efendisi konumunda kalmasında ısrar etmek ve üçüncü olarak devlet işlerini yürütürken hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmak.

Bu, aynı zamanda dört katmanı yani, Çin Komünist Partisi'nin önderliğindeki halk kongreleri sistemini, ikincisi, çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemini, üçüncüsü etnik azınlıklar için bölgesel özerklik sistemini ve Hong Kong ve Makao için "tek ülke iki sistem" politikasını ve dördüncüsü: Özerklik ilkesine dayalı olarak taban demokrasisi sistemini desteklemek ve geliştirmek demektir.

Bütün bu politik sistemler, sosyalist siyasal sistemimizin öz-gelişme ve iyileşme sürecini ilerletme açısından dayanacağımız sistemlerdir. Bu sistemler aynı zamanda katılımcı demokrasi teorisini içeren – katılımcı demokrasi halkın demokratik diktatörlüğü teorisinin önemli bir içeriği ve tarzıdır – halkın demokratik diktatörlüğü sistemimizi sağlamlaştırmamızı sağlayabilmektedirler.

Çin'de Komünist Partisi'nin işçi sınıfının öncü kolu olması ilkesine, ülkeyi yönetmede demokratik merkeziyetçilik ilkesine ve sosyalist davaya öncülük etmede Komünist Parti'nin önderliği ilkelerine sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır. Karşı karşıya olduğumuz yeni bilimsel ve teknolojik devrim çağında işçi sınıfı hâlâ ileri üretici gelişkin güçlerin temsilcisi ve ileri üretim ilişkilerinin somutlaşmış hali ve işçi sınıfı hâlâ kapitalizmi yıkma, sosyalizm ve komünizmi inşa etme tarihsel misyonuna kendilerini adamış olan insan grubudur.

Çin'de yeni toplumsal gelişmeler ile birlikte çeşitli sosyal sınıf ve katmanların ortaya çıktığı ve bir arada yaşadığı yeni koşullarda Komünist Partisi, işçi sınıfının öncüsü olma niteliğini korumalı ve işçi sınıfına yürekten güvenmeli ve ona dayanmalıdır.

Demokratik merkeziyetçilik, içinde bulunduğumuz tarihsel aşamada hem Komünist Partisinin, hem de ülkenin yönetiminde temel örgütsel ilke ve kurumumuzdur. İçinde bulunduğumuz tarihsel aşamada uyguladığımız Komünist Partisinin önderliğinde çok partili işbirliği ve siyasi danışma sistemi de demokratik merkeziyetçilik ilkesinin uygulamasının bir biçimidir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi aynı zamanda parti içi ilişkileri ve Parti ile parti dışı kitlelerle ilişkilerimizi doğru yürütmede dayanacağımız temel ilkemizdir.

(Ç.N.: Çin'de ÇKP dışında toplam üyeleri 2 milyon olan 8 parti iktidarı paylaşmaktadır.)

ÜÇÜNCÜ KURUMSAL SİSTEM: Kültürel Sistem ve Merkezi (Kök) Sosyalist Değerler Sistemi (Core socialist values)

Üçüncüsü, kültürel sistem açısından, Çin'e Özgü Sosyalizm, Marksizmin ruhuma sadık olan bir sosyalist kök değerler sistemini geliştirmelidir. Sosyalist kök değerler sisteminin ilkeleri Marksizmin ruhuna sahip olmalı ve bu sistem Marksizmin çeşitli diğer toplumsal düşünce ve pratikleri daha iyi yönlendirmesini sağlayabilmeli, böylece Marksizm kültürel gelişme ve kültürel zenginleşme çabalarımızda daha etkili olmalıdır. Marksizm, bilimsel bir dünya görüşü ve metodoloji ve aynı zamanda sosyalist hareketin teorik temeli olarak Çin'e Özgü Sosyalizm pratiğimizi yönlendirmelidir. Marksizmi kılavuz olarak benimsemek demek, Marksizmin evrensel ilkelerini bugünkü tarihsel aşamadaki Çin'in gerçeklikleriyle birleştirmek, aynı zamanda yeni durumları incelemek, yeni deneyimleri kavramak ve karşımıza hayatın çıkardığı yeni sorunları çözmek anlamına gelir. Marksizm güçlü ve kalıcı akademik canlılığı ve pratik yol gösterici gücü ile kendisini diğer düşünce ve akımlara kapatmayan, bilimlerin ilerlemesi ve pratiğin zenginleşmesi ile gelişen ve ileriye giden, bilimsel bir sistemdir ve aynı zamanda güçlü ve kalıcı bir akademik canlılığa ve pratikte de yönlendirme gücüne sahiptir.

DÖRDÜNCÜ KURUMSAL SİSTEM: Toplumsal Yönetim Sistemi

Toplumsal yönetim sisteminin inşasında ve iyileştirilmesinde Çin'e Özgü Sosyalizm "bir yapı, üç etkileşim ve dört mekanizma" olarak tanımladığımız sistemin kurumlaştırılması ve geliştirilmesini içermelidir.

Birincisi, her şeyden önce, uyum içinde bir sosyalist toplumsal yapının inşası görevi,          4 mekanizma içeren sosyal yönetim sistemimizin geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu dört mekanizma "parti komitelerinin önderliği ilkesi, hükümet organlarının sorumluluk alması ilkesi, hükümet dışı toplum desteğinin sağlanması ilkesi ve toplumsal katılım ilkelerdir."[1]

(ÇN.: Parti komiteleri bir parti örgütünün seçilmiş yönetim kurulu anlamına gelmektedir).

İkincisi, parti önderliği altında yürüttüğümüz toplumsal yönetim sistemimizde iyileştirmeler yapmalıyız. Böylece toplumdaki farklı çıkarların koordinasyonunda, taleplerin ifade edilmesini kolaylaştırmada, toplumda meydana gelen çekişmelerin uzlaştırılması ve birey ve grupların haklarının korunmasında daha bilimsel ve etkili mekanizmalar oluşturmalıyız. Bu hedeflere ulaşabilmek için hükümetin yönetim işlevi ile toplumun kendi sorunlarını çözmek için öz- koordinasyon çabasını daha iyi birleştirebilmeliyiz. Bu, aynı zamanda hükümetin yönetimi ile toplumun öz- özerkliği arasındaki tamamlayıcı ilişkiyi doğru ele almak anlamına gelmektedir.

Çin'de sosyalist demokratik sistemimiz henüz mükemmel olmadığı için (bunun sosyo-tarihsel nedenleri bulunmaktadır) sosyalizmi iyi kavramamış olan bazı insanlarımız kapitalizmin demokrasiye ve sosyalizmin de otokrasiye eşit olduğunu düşünebilmektedir. Bu durum karşısında bizler sahip olduğumuz sosyalist demokratik sistemi iyileştirmeyi düşünmeksizin, yalnızca neoliberalizmin, sosyal demokrasinin ve demokratik sosyalizmin ikiyüzlülüklerini eleştirmekle kendimizi tatmin etmeye çalışırsak, Batı demokrasisine tapıncı besleyen toprağın ortadan kaldırılması imkânsız olacaktır. Sosyalist ülkeler için Batı demokrasilerini aşmanın yollarından biri, sürekli çabalarla katılımcı demokrasi, sosyal adalet ve ekonomik gelişme alanında diğer ülkelere kıyasla daha büyük başarılar elde etmek ve böylece sosyalizmin kapitalizme göre sahip olduğu üstünlükleri pratikte sergileyebilmektir.  Son dönemlerde geliştirdiğimiz Gelişmede Bilimsel Bakış Açısı Düşüncesi, Uyum İçinde Bir Sosyalist Toplum İnşası Düşüncesi ışığında ve ekonomimizin sağlıklı ve hızlı geliştiği bugünkü koşullarda bunları başarma yeteneğine tümüyle sahibiz. Gorbaçov'un izlediği "demokratik sosyalist reformlar" çizgisini izlemek kesinlikle ülkemize ve halka felaket ve sefaletten başka bir şey getirmeyecektir. Çin bu hatayı tekrarlamamalıdır.

Ayrıca, belirtmem gerekir ki, Çin'de sosyalizmin yönü ve kaderi yenilikçi Marksizm okulunun Çin'in akademik çevrelerinde ve politikacılar arasında ana düşünce akımı haline gelip gelmemesine bağlı olacaktır.


[1] 16. ÇKP Kongresinden Bu yana Seçilmiş Önemli Belgeler, 2. Bölüm, The Central Literature Publishing House, 2008, s. 662.

Çeviren: Cem Kızılçeç

Yorum Bırakınız

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir