Hakkımızda Sosyalist Birlik (Marksist)
Alman Demokratik Cumhuriyeti (Sosyalist Almanya) Eski Devlet Başkanı ve Almanya Sol Parti Onur Kurulu Üyesi Hans Modrow'un Yeni Makalesi
Çin Komünist Partisi ikameci bir biçimde "halk için" yukarıdan direktifler vermiyor
1 Ekim 1949'da Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulması, sadece Çin tarihindeki büyük bir olay değil, aynı zamanda bütün dünya açısından çok büyük öneme sahiptir. 1945'de İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesini takiben, emperyalist Batılı güçler ile Sovyetler Birliği arasında Orta Avrupa'da Soğuk Savaş baş gösterdi. Soğuk Savaş çatışması, Almanya'nın ikiye bölünmesine neden oldu. Çin Halk Cumhuriyeti, Alman Federal Cumhuriyeti ve Alman Demokratik Cumhuriyeti aynı yılda kuruldu.
Stalin'in bir keresinde doğu bir biçimde işaret ettiği üzere, Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin kuruluşu "Avrupa tarihinde bir dönüm noktası"ydı. Böylece, 1949 yılı sadece Asya'da değil aynı zamanda Avrupa'da da insanlık tarihinde yeni bir çağın başlaması anlamına gelecekti. Yetmiş yıl sonra, bugün insanlar yeni çağdaki Çin sosyalizmi hakkında konuşuyorlar; benim memleketim olan eski Alman Demokratik Cumhuriyeti'nde ise Sovyet-tarzı sosyalizm inşası süreci 30 yıl kadar önce başarısız oldu.
1990 yılından bugüne dünya temelinden değişti ve Çin Halk Cumhuriyeti ve Çin Komünist Partisi dünya sosyalizmine olağanüstü katkılarda bulundu. Bundan 100 yıl önce, büyük Rus Ekim Devrimi zafere ulaştı. Lenin'in önderliğinde dünyanın ilk sosyalist ülkesi olan Sovyetler Birliği kuruldu.
Marx'ın o günlerdeki oldukça gerçekçi kuramına göre, sosyalizmin başarılı olması için proletarya sosyalist devrimi bir dizi büyük kapitalist ülkede eş zamanlı olarak gerçekleştirmek zorundaydı. Fakat, o dönemde, Rus halkı barış ve ekmek istiyordu; Lenin buradan hareketle Çarlık sistemini devrimci bir ayaklanma ile yıktı ve dünyanın altıda birine karşılık gelen topraklarda Sovyet devletini kurdu. Lenin'in ölümünün ardından, varisleri, sosyalizmin inşasının tek bir ülkede de geliştirilebileceğini ileri sürerek onun kuramını daha da geliştirmeye çalıştılar. Sovyet komünistleri Sovyet modelini sosyalizm açısından tek olanaklı ve doğru model olarak gördüler ve diğer partilerin deneyimlerini görmezden gelerek kendilerini insanlığın sosyalizme ve komünizme ilerleyişinin tek öncüsü olarak sundular. Bu türden bir yaklaşım Marx'ın ve Lenin'in kuramlarıyla da çelişiyordu.
Diğer ülkelerin siyasi partileri ve halkları Sovyet modelinin bazı yönlerini yapılan hatalar ve "çizgi"den sapma açısından eleştirdiklerinde ise alçakça eleştiriler yapmakla suçlandılar.
Alman Birleşik Sosyalist Partisi ile Çin Komünist Partisi arasındaki ve Alman Demokratik Cumhuriyeti ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin soğuklaştığı yıllarda ise biz birbirimize oldukça yabancılaştık.
Günümüzde hatalar bulmaya çok fazla önem atfediyoruz fakat her türlü ilerlemeyi görmezden geliyoruz.
Küba ise Çin'i bir model almak yerine Pekin'den gelen bazı düşünceleri ve uygulamaları bir tür esin kaynağı olarak görüyor; Küba'nın bu yaklaşımı ona son derece büyük kazançlar sağlıyor; Çin kesinlikle Küba'nın bağımsız tutumuna saygı duyuyor.
Yeni bir yolculuğa çıkmak Küba açısından inişli çıkışlı olması kaçınılmazdır.
Doğu Almanya'da bizim kuşaktan pek çok kişi zorlu deneyimler yaşamıştır. 1961 yılında Berlin Duvarı'nın Varşova ile NATO ülkeleri arasındaki sınırları kapamasının ardından, Alman Demokratik Cumhuriyeti "yeni ulusal ekonomik planlama ve yönetim ekonomik sistemi"ni yürürlüğe sokmuştu. Ancak, güçlü reformlar her zaman dirençle karşılaşır. Fakat her yenilik de ilerleme anlamına gelmez. Alman Demokratik Cumhuriyeti'nin kurduğu yeni ekonomik sistem de, hatalı bir karara dayandığı için değil, fakat bu politikanın sosyalist demokrasiyi ve sosyalist ekonomiyi yaratıcı bir biçimde daha da geliştirme yönündeki çıkış düşüncesini isteğini hayata geçirememiş olması nedeniyle çöktü.
Çin nasıl dünyadaki en başarılı sosyalist ülke haline geldi?
Kuşkusuz, bunun nedeni Çin Komünist Partisi'nin hiç hata yapmamış olması değildi. ÇKP 72 yıl önce Yeni Çin'in kurulmasından bugüne devrimci "Uzun Yürüyüş" yolundaki pek çok diğer ülke gibi birçok hatalar yaptı, fakat Çin doğru yolu aramada ısrar etti , keşif ve reform yürüyüşüne asla ara vermedi.
Başta Genel Sekreter Şi Cinping olmak üzere Çinli Komünistler hem Sovyetler Birliği tarihinden hem de kendi Parti tarihlerinden önemli dersler çıkardılar. Marksizmi yaratıcı bir biçimde miras alıp geliştirdiler ve bugünün ve yarının zorluklarına yeni ve taze yanıtlar vermenin yollarını keşfetmeyi sürdürdüler.
Bunu da sadece yurtiçi düzeyinde değil, uluslararası düzeyde de yaptılar. Şi Jinping burada çok önemli atılımlar gerçekleştirdi.
Şi Cinping'i inceledim, onun Yeni Dönemde Çin'e Özgü Sosyalizm Düşüncesi, bana kalırsa, Çin gerçekliğinin analizinden ve Marksist kuramdan hareket etmektedir. Şi Cinping'in bu kuramı Mao Zedung'un deneyimlerinin eleştirel ve yaratıcı biçimde geliştirilmesinden ve Deng Şiaoping'in kavrayışının anlaşılması ve ona bağlı kalınmasından doğmuştur.
Demokratik Almanya 7 Ekim 1989'da 40. yıldönümünü kutladığı zamanda, eleştirel ve yaratıcı bir analiz gerçekleştirme cesaretinden yoksundu. Almanya'da 1989'da bizim yaşadığımızdan tamamen farklı bir biçimde, Şi Cinping'in Çin Komünist Partisi 19. Ulusal Kongresi'ne sunduğu rapor ise dünyanın dört bir yanında büyük ilgi uyandırdı.
Şi Cinping'in Kongre'ye sunduğu rapor Çin'e özgü sosyalizm ile nelerin başarıldığını ortaya koyuyor, karşılaşılan zorlukların altını çiziyor, dünya halkları ve ülkeleri arasınd adaha fazla uyum içinde olma çağrısında bulunuyor ve ülkeler için daha fazla ve daha sürdürülebilir kalkınmanın yolunu açıkça belirtiyor.
Şi Cinping'in raporundaki dünyanın "yeni bir kalkınma çağına" girildiği düşüncesi gibi düşünceler benim fazlasıyla dikkatimi çekti. Rusya ve Doğu Avrupa'da bugün Çin ile yakın bağlara sahip olan ve Çin'in gelişme çizgisini sempatiyle takip eden birtakım güçler bulunuyor.
Bu güçler Çin ile çeşitli görüşme ve tartışmalar yapıyor, buradan çeşitli sonuçlar çıkarıyor ve her zaman dayanışma halinde oluyorlar. Dayanışma halinde olmalarının nedeni ise, anti-komünist güçlerin dünya çapında Çin'e kara çalması ve Çin'i küçümsemesidir. Çin'in kalkınması ve gösterdiği başarılar bu kapitalist ve hegemonyacı çevrelerde nefret ve komplocu düşünceler uyandırmaktadır. Bu güçler, Çin'e karşı ticaret savaşları açmaktan ve çeşitli yaptırımlar uygulamaktan geri kalmamaktadırlar. Bu yaklaşım Soğuk Savaş boyunca tekrar tekrar ortaya konulan bir yaklaşımdır
Uluslararası düzen derin ve tehlikeli bir altüst oluş halindedir ve kapitalist dünya kaosa gömülmüş durumdadır.

Soğuk Savaş Tehdidi
Durum çok tehlikeli. Sayısız kez sıcak savaşların eşiğine gidip gelmiştik, fakat sonunda diplomasi ve akıl savaşa dönük o son adımın atılmasını durdurabilmişti.
Avrupalı sosyalist ülkelerin çöküşünün ardından, emperyalist güçler derhal yeniden bu çatışmacı ve yayılmacı yaklaşımı bir politika olarak teşvik etmeye başladılar ve Atlantik-ötesi bir askeri ittifak NATO da kendi sözlü beyanlarını çiğneme pahasına Batı Avrupa'dan doğuya doğru genişlemeye devam etti.
Gorbaçov maalesef Batı'nın vaatlerine inandı: Çin hiçbir askeri çatışmaya dahil olmuyor, saldırgan politikalar izlemiyor
Dönemin Sovyet Parti ve devlet başkanı Gorbaçov Batı'nın vaatlerine inandı ve bu vaatleri güvence altına alacak yazılı anlaşmaların imzalanmasında ısrarcı olmadı. Bugün, tıpkı 1941'deki gibi, Alman tankları Rus sınırında konuşlandırılmış durumda, tek fark ise bugün üzerlerinde NATO bayrağı taşıyor olmaları. Çin ise dengeli bir diplomatik strateji izliyor, karşılıklı güveni arttırmaya çalışıyor, hiçbir askeri çatışmaya dahil olmuyor ve saldırgan politikalar izlemiyor.
2013 yılında Astana'da Başkan Şi Cinping tarafından ilk kez yeni Kuşak-Yol Girişimi, uluslararası düzende barışı teşvik etmek açısından elverişli bir ekonomik politikadır. Bu girişim Almanya da dahil Batılı ülkelerin sıklıkla zannettiği gibi dünyaya ve uluslararası ekonomiye dönük bir tehdit değil, fakat ilerlemeye ve kalkınmaya dönük bir ekonomik girişimdir.
Çin'e Karşı Batılı Sosyal Medya ve Basın Ambargosu
Batılı uluslar sözüm ona basın özgürlüğüne sahip olmakla övünüyorlar ve Çin'e de bu özgürlüğe sahip olmadığı için saldırıyorlar. Batılı medya ise yönetici sınıfın sesini yaymaktan başka bir şey yapmıyor.
Buradan yükselen sesler de neredeyse hiçbir zaman Çin'in başarılı kalkınmasını nesnel şekilde yansıtmıyor. Batı medyasında "sosyalizm" sözcüğü ne zaman dillendirilse, buna hemen bir sınıf savaşı damgası vuruluyor.
Sosyalizm kavramı medyada tarihi saptırmak adına kullanılıyor ve kapitalizme karşı gerçek bir alternatif olması nedeniyle hiç dile getirilmiyor. Sosyalizmden ve Çin'den kana susamış bir canavarımsı gibi söz edilmesine karşı durmak gerekiyor.
Batılı medya böylece Çin'in tarihini ve gerçekliğini saptırıyor. Çin Komünist Partisi 19. Ulusal Kongresi ve Yeni Dönemde Çin'e Özgü Sosyalizm Düşüncesi, dünya sosyalizminin gelişmesi açısından hem önümüze büyük zorlu görevler koyuyor hem de önümüze gelen çeşitli fırsatlara işaret ediyor.
Batılı karalayıcı yayınlar, süerekli olarak Çin'in artan tehditlerinin ve korkularının onun emperyalist davranışına ve saldırısına bir bahane bulmaya yaradığını ileri sürüyor.
Eğer Avrupalı sol ve ilerici güçler sonunda kendi krizlerinin üstesinden gelip de kendileri için istikrarlı bir büyüme sağlayabilirlerse, Avrupa kamuoyunu şekillendirecek güce de ulaşacaklar ve sosyalizmi daha güçlü savunma rolünü oynayabileceklerdir.
Bizler Marx ve Engels'in düşüncesine her zaman sıkı sıkıya sarılmalı, ondan güç almalı ve onun rehberliğinde ilerlemeliyiz.
Günümüzün en büyük sorunu, sadece sermaye ile emek arasındaki uzlaşmazlık, sömürü değildir; sorun sadece zengin ile yoksul arasındaki uçurum değil, aynı zamanda bu dünyada hayatta ayakta kalma ve gelişme için ne türden bir toplumsal sisteme ihtiyaç duyduğumuz sorusuna yanıt verme sorunudur. İklim ve ekoloji sorunlarına da bugüne kadar bir çözüm sunulmuş değil.
Çok fazla yeni ve büyük ciddi sorunlar ile karşı karşıyayız ve insanların bu sorunlara karşı acilen bir çözüm üretilmesine ihtiyacı var.
Bugünün dünyasındaki sosyalizm üzerine konuşuyoruz ve bir evrensel model bulunmasını bekleyecek değiliz. Sosyalizmi keşfetmek zorundayız. Bu yanıtların bulunması açısından, Yeni Dönemde Çin'e Özgü Sosyalizm Düşüncesi önemli ve güzel bir yol öneriyor.
Çin Komünist Partisi ikameci bir biçimde "halk için" yukarıdan direktifler vermiyor
Çin Komünist Partisi'nin gösterdiği çabalar sadece ikameci bir biçimde "halk için" yukarıdan direktifler vermiyor, aslında halkı çok iyi dinliyor halkla beraber düşünüyor ve halkla birlikte hareket ediyor.
Bu tür demokratik politikalar ve demokratik yaklaşımlar, sosyalist demokratik Almanya'da tam da bizlerin yoksun olduğu şeylerdi.
1960'ların ortasında, değerli Parti sekreterimiz Walter Ulbricht sosyalist Demokratik Almanya'da bazı reformlar formüle edip uygulamayı denedi. Ulbricht kalkınma ve yenilikçilik konularında Sovyet modelinden farklı yeni bir ekonomik sistem kurmak istedi. Fakat Sovyetler Birliği reformlara yer açmayı reddetti ve Walter Ulbricht parti içindeki tutucu Erik Honecker ve ekibi tarafından devrildi.
Uluslararası alanda tüm sol güçler fırsatlar ile karşı karşıyalar ve yükümlülüklerini yerine getirmek zorundalar. Sosyalizmi yeniden düşünmek zorundalar. Buradaki zor görev, karşılıklı dayanışmayı yeniden hayata geçirmek ve dünyanın dört bir yanında sosyalizmin gelişmesini teşvik etmek için harekete geçmektir.
Almanya Sol Parti Yaşlılar Meclisi Başkanı Hans Modrow