ABDKP – Partiden Sesler: Göçmenlik Konusunda İşçi Sınıfının Tutumu

ABDKP – Partiden Sesler
Yazar: Emile Schepers | 1 Mayıs 2016
Çeviren: Deniz Kızılçeç

CPUSA onlarca yıldır göçmen işçilerin ve ailelerinin hakları için mücadele etmektedir. Son zamanlarda bu mücadele, hem göçmenlerin ve onların emek ve toplum destekçilerinin hem de göçmen karşıtı örgütlerin artan faaliyetlerinden dolayı yoğunlaşmıştır. Ana odak noktası, 11 milyon belgesiz göçmen için yasal hakların kazanılması olmuştur.

"Reform yanlısı" tarafta bile gündemler çatışıyor. Şirketler düşük maliyetli göçmen işgücüne erişimi korumak ya da genişletmek istiyor. İşçi kesimi ise göçmen işçileri sendikalaştırarak kendi gücünü arttırmak ve belgesiz işçilerin güvencesiz statülerini kullanarak ücretleri ve çalışma koşullarını baltalamak isteyen gürültüyü durdurmak istiyor. Seçim politikacıları Latin ve Asya-Amerikalı seçmenlerin oylarını almak isterken kendilerini göçmen karşıtı sağın hedefi haline getirmemek istiyor. Kayıtsız göçmenler, onların akrabaları ve arkadaşları baskıya son verilmesini, güvenlik ve onur içinde yaşama ve ABD toplumunun tüm kurumlarına katılma hakkı istiyor.

Dolayısıyla sinyallerin birbirine karışması ve aynı anda hem belgesiz göçmenlere yardım etmeyi (yasallaştırma yoluyla) hem de onları cezalandırmayı (suçlu olarak damgalama ve sert yeni kontroller getirme) öneren tutarsız yasaların teklif edilmesi bizi şaşırtmamalıdır.

Temel pozisyonumuz nettir: Göçmen olan ve olmayan tüm çalışanlar ve aileleri için tam haklar sağlanması, kısıtlayıcı ve baskıcı göçmenlik politikalarına (Secure Communities, Operation Streamline, E-Verify vb. dahil) son verilmesi.  Mümkün olduğunca çok sayıda insanı mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yasallaştıran ilerici yasalar için çağrıda bulunuyor ve Obama yönetiminin "Hayalperestler" (reşit değilken buraya belgesiz getirilen gençler) için yaptığı gibi mevcut hızlı tutuklama ve sınır dışı etme hızını durdurması talebini destekliyoruz. ABD vatandaşlığına erişimin kolaylaştırılmasından yanayız ve misafir işçi programlarına karşıyız.

Bu görüşler, göçmen hakları hareketinin büyük bir kısmı ve bu hareketin emek, inanç temelli ve diğer müttefikleri tarafından benimsenen görüşlerdir.

Ancak partimizin ve Marksist siyasetimize yakın insanların mücadeleye getirdiği bazı özel perspektifler var:

Kitlesel işgücü göçünün dünya çapında bir olgu olduğu ve neredeyse çok gelişmiş veya zengin ülkeleri kapsadığı anlayışı.

Sermayenin kar arayışındaki uluslararası hareketi ve hükümetimizin (NAFTA, CAFTA-DR ve daha fazlası) ve diğer zengin gelişmiş devletlerin ilgili özel faaliyetleri kitlesel işgücü göçünün temelini oluşturmaktadır. Diğerleri bunu anlayabilir ama söylemeye cesaret edemezler çünkü vatansever olmadıklarının söylenmesinden korkarlar ya da bu şirket çıkarlarıyla olan ilişkileri nedeniyle kendileri de tehlikeye düşerler.

Yoksul işçiler ve çiftçiler buraya çoğunlukla kendi ülkelerindeki koşullar onlara başka seçenek bırakmadığı için geliyorlar. İşçi sınıfından kayıtsız göçmenler tam da sömürücü "serbest" ticaret anlaşmalarıyla ABD'ye en sıkı şekilde bağlanmış ülkelerden gelmektedir: Meksika, Orta Amerika, Haiti vs. Bazı durumlarda, yine ABD'nin kendi ülkelerine yönelik politikalarıyla (özellikle "uyuşturucu savaşı") bağlantılı istikrarsızlık ve şiddet de ek bir neden oluşturmaktadır.

Buraya "belgesiz" olarak geliyorlar ya da geçici vizelerini aşıyorlar, çünkü ABD onlara daimi ikamet vizesi vermiyor, çünkü yoksullar ve ABD işletmelerinin istediği teknik becerilere sahip değiller. "Sıranın başına kaynak yapmadılar", kendi kontrolleri dışındaki koşullar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldılar ve girebilecekleri bir sıra da yok!

Sınır dışı edildikten sonra geri dönen belgesiz göçmenler, ahlaki çöküntü veya yasalarımıza saygısızlık değil, genellikle yüksek etik standartlar ve büyük bir sorumluluk duygusu sergilemektedirler. Genellikle ABD vatandaşı eşleri ve reşit olmayan çocukları da dahil olmak üzere yoksul ailelerini ABD'de geçimlerini sağlayan bir kişi olmadan bırakmışlardır ve ailelerini ekonomik ve duygusal olarak desteklemek için geri dönmektedirler. Bunun uzun bir hapis cezasına yol açabileceğini de biliyorlar.

ABD'de dürüst bir şekilde yaşayan ve çalışan bir ailenin geçimini sağlayan kişinin tutuklanması ve sınır dışı edilmesinin aileye ne gibi zararlar vereceği konusunda bir anlayış eksikliği var. Geride kalanlar ABD vatandaşı olsalar bile, ipotek ödenmez ve ev kaybedilir. Araba ödemeleri aksatılır, dolayısıyla araç haczedilir ve onunla birlikte geride kalan eşin işi de kaybedilir çünkü işe gitmenin bir yolu yoktur. Hayatlar alt üst olur ve özellikle çocuklar üzerindeki duygusal hasar hesaplanamaz. Bunların hiçbiri ekonomimiz için iyi olacak şeyler değildir, ancak ahlaki açıdan da asla savunulamazlar.

ABD'li işletmeler belgesiz göçmen işçilerin aşırı sömürüsünden zengin oluyorlar çünkü onlara daha az ödeme yaparak kurtulabiliyorlar. Kayıtsız işçiler, ücret ve çalışma saatleri ihlalleri konusunda devlet kurumlarına şikayette bulunmaya cesaret edemiyor; birilerinin onları "ihbar edeceği" korkusuyla işçi sendikalarına üye olmaları da kolay olmuyor. Ancak, Reagan ve Bush dönemindeki vergi indirimleri sayesinde, belgesiz işçileri sömüren şirketler adil vergi payları kadar bile vergi ödememektedir. Belgesiz göçmenleri ABD vergi mükelleflerinin sırtından geçinmekle suçlamak, kimin bir şeylere katkıda bulunduğu ve kimin asalak olduğu noktasını gözden kaçırmaktadır. Tüm işçiler gibi göçmenler de kendilerini sömürenler tarafından el konulan zenginliği yaratmaktadır.

ABD işçi sınıfı ve yoksul göçmenler için göçmen dostu bir ülke değildir. Yasal göçmenlik vizeleri, ABD endüstrisinin istediği özel becerilere sahip kişilere ya da burada "istihdam yaratacak" işletmeler kurmayı vaat eden zengin yabancılara verilmektedir. Ne Amerika Birleşik Devletleri ne de göçmen kabul eden zengin ülkelerden hiçbiri, ekonomik göçmenler için adalet yaratmaya çalışan temel uluslararası anlaşma olan Birleşmiş Milletler'in Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmesi'ni imzalamamıştır.

Ne Cumhuriyetçi ne de Demokrat Partili politikacıların çoğu göçmenlik reformu için bu tür bir argümanı tam olarak benimseyemiyor. Ya buna katılmıyorlar, ya anlamıyorlar ya da vatansever olmamakla suçlanmaktan korkuyorlar. Göçmenlik reformunu destekleyen iş grupları da bizim söylediklerimizi söylemeyeceklerdir; şirket fonlarına bağımlı olan pek çok kar amacı gütmeyen kuruluş da öyle.

Bu nedenle göçmen hakları konusundaki kamuoyu tartışmaları, göçün "itici" faktörlerine hiç değinmeden, bazen milliyetçi ve dar anlamda iş odaklı ("General Motors için iyi olan A.B.D. için de iyidir") bir tona bürünmektedir. Göç konusunun, özellikle de belgesiz göçün ABD dış ve ticaret politikasıyla nasıl bir ilişkisi olduğu tamamen göz ardı ediliyor. Böylece ortalama bir çalışan Amerikalının, belgesiz göçmenlerin ABD'de yaşam tarzımıza duydukları hayranlık ya da "kısa yoldan zengin olma hırsı" nedeniyle geldiklerine inanmasına izin verilmektedir. Göçmenlerin suçlu ve iş hırsızı olduğu fikri, bu temel konularda gerçek bir anlayış olmadığında gelişebilir.

AFL-CIO ve belirli sendikaların üst düzey liderleri de dahil olmak üzere, giderek artan sayıda emek ve toplum lideri ve aktivisti gibi, pek çok işçi sınıfı göçmeni de kişisel deneyimleriyle örtüşen bakış açımızı paylaşmaktadır. Bununla birlikte, ticari çıkarlar ve onların burjuva medyası ve blogosferdeki ve özellikle Kongre oturum odalarındaki politikacı müttefikleri genellikle bu sesleri bastırmaktadır. İşçi sınıfının sesi olağan yollarla kısılmaktadır. Partimiz ve müttefiklerimiz seslerini daha etkili bir şekilde duyurmalıdır.

Bu yazı ABDKP sitesinden çevirilmiştir. Yazının orijinaline ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz.

Yorum Bırakınız

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir